TÜRK HUKUKUNDA VASİ KAVRAMI
- Av. Asil Özkan
- 16 Şub 2022
- 4 dakikada okunur

a.) Giriş
Vesayet, velayete tabi olmayan küçüklerin ve kısıtların korunmasını amaçlayan kurumdur. Vesayet kurumuyla amaçlanan, küçük ve kısıtlıların temsil edilmesi ve malvarlıklarına ilişkin menfaatlerin korunmasıdır. Burada 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda ("TMK") düzenlenen vesayet, karşımıza zayıf ve muhtaç olanları koruyan bir sistem olarak çıkar. Vesayet altına alınma kanundan kaynaklanabileceği gibi kişinin talebinden de kaynaklanabilir.
Vesayet kavramı esasen kısıtlılar için ortaya atılmış olsa da velayet altında olmayan küçüklerin menfaatlerinin korunması amacıyla küçükleri de kapsar. Vesayet, velayetten farklı olarak, hısımlıktan doğan bir kavram olmayıp mahkeme kararı ile ortaya çıkar. Vesayete karar verecek olan mahkeme, öncelikli olarak küçüğün üzerindeki velayetin kaldırılmış olduğunu belirleyecektir. Boşanma sonrasında ebeveynlerden birinde velayetin bulunması durumu, küçüğe vasi atanması için yeterli değildir. Ancak butlan kararı verilmiş bir evlilikte çocuğun üzerinden velayet kalkacağı için böyle bir durumda artık bu küçüğe vasi atanabilecektir.
Vesayet, vasiye veliden çok daha dar bir yetki tanır. Örneğin vasi malvarlığı ile ilgili yaptığı tüm tasarruflardan mahkemeye hesap vermek zorundadır. Velisi olmayan küçüğe resmi makamlar resen vasi atayabileceği gibi, vesayet davası da açılabilir. Ancak unutulmamalıdır ki, velayet altında olmayan 18 yaşını doldurmamış küçüğün varlığını öğrenen nüfus müdürleri, mahkemeler, idari makam ve noterler bu durumu vesayet makamına bildirme yükümlülüğü altındadırlar.
TMK. m. 403
"Vasi, vesayet altındaki küçüğün veya kısıtlının kişiliği ve malvarlığı ile ilgili bütün menfaatlerini korumak ve hukuki işlemlerde onu temsil etmekle yükümlüdür.
Kayyım, belirli işleri görmek veya malvarlığını yönetmek için atanır.
Bu Kanunun vasi hakkındaki hükümleri, aksi belirtilmiş olmadıkça kayyım hakkında da uygulanır.”
Kısıtlama, ergin gerçek kişinin TMK.'de yer verilmiş nedenlerden birinin varlığı veya talebi halinde, hakim kararıyla fiil ehliyetinin sınırlandırılmasıdır. Kendi menfaatini koruyamayan kişi, vasi atanması ile tam ehliyetli halden sınırlı ehliyetsiz hale geçer. Bu sebeple kısıtlama bir yenilik doğuran haktır.
TMK. 405-407 maddeleri arasında kısıtlamanın kanuni sebeplerine yer verilmiştir. Bunlar; akıl hastalığı, savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim ve özgürlüğü bağlayıcı cezadır. Bu cezanın bir yıl veya daha fazla süreyle verilmiş olması aranır. Kanunda sayılan maddeleri sağlayan kişilerin korunma ihtiyaçları zorunludur Ancak bu maddedeki şartları taşımayanlar da kısıtlanma talebinde bulunabilirler. Bu kısıtlanma talebi koruma ihtiyacının bildirilmesi niteliğindedir, mahkeme durumu değerlendirip gerekli görürse kısıtlılığa karar verebilir. Kanundaki şartları taşımayan kişiler için, haklarında kısıtlılık talebi bulunmadığı sürece mahkeme resen kısıtlı olmalarına hükmedemez. Yaşlılık, sakatlık, deneyimsizlik ve ağır hastalık, kısıtlanma talebi için gerekçe oluşturabilir. Talepte bulunan kişinin, bu unsurlardan birini taşıdığını ispat etmesi gerekir.
b.) Vasi Olmanın Şartları
TMK. 413. maddesine göre vasinin ergin ve ehil olması şartları aranır. Buradaki erginlik, reşit olmakla, evlenmekle veya mahkeme kararıyla karşılanabilir. Vasi, kısıtlı veya küçük adına hukuki işlemler yapacağı için bu işlemleri yapabilecek fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Kişi dürüst ve güvenilir olmalıdır. Atanacak olan vasinin uyruğu bir önem arz etmemektedir.
TMK. m. 18'e göre, fiil ehliyeti olması gerektiğinden dolayı kısıtlılar vasi olamayacaktır. Küçük veya kısıtlıların menfaatini korumak için atanan vasi, bu menfaatlerle çatışır hareket yapmayacak olan kişilerden seçilir. Bu sebeple çıkarların çatışması, kişi ile aralarında düşmanlık bulunması veya haysiyetsiz hayat sürmesi durumunda kişi vasi olamayacaktır. Ayrıca kamu hizmetinde yasaklılık ve ilgili vesayet daireleri hakimi olma da kişinin vasi olmasının önünde bulunan engellerdendir. Bu maddedeki şartlara aykırılık taşıyan birinin vasi olarak atanması durumunda iptal hükümleri uygulanacaktır.
c.) Vasinin Görev ve Yükümlülükleri
Vasi küçük veya kısıtlıyı korumakla yükümlüdür. Vesayet koruması altına alınan kişiyi bütün hukuki işlemlerinde temsil eder ancak bu temsil sırasında kısıtlı veya küçüğüm menfaatleriyle çatışan işlemler yapmaması gerekir. Vasinin kefil olması, vakıf kurması ve önemli bağışlarda bulunması yasaklanmıştır.
Kural olarak 2 yıl için atanan vasi, vesayet altındaki kişinin malvarlığının yönetimi için gerekli olmayan paraları faiz getirmek üzere milli bir bankaya yatırır. Bu parayı yatırmayı geciktiren vasi faiz kaybını önlemekle yükümlüdür.
Vasinin taşınmaz satışı yapma yetkisi de vardır. Ancak bu yetkiyi kullanırken bu satış işleminin vesayet altına alınan kişinin menfaatinin gerektirdiği konusunda şüpheye düşülmez bir gereklilik olmalıdır. Kanun koyucu, taşınmaz malların geri yerine konulmasının zorluğundan dolayı menfaatin gerekli kılmadığı durumlarda vasinin taşınmaz satışı yapmasına izin vermemektedir. Bu satış açık arttırma usulüyle yapılır.
Vasi, hizmetleri sonucu ücrete hak kazanır. Bu ücret vesayet altındaki kişinin malvarlığından karşılanır ancak bir olanak bulunamaması halinde hazineden karşılanmak üzere ücret talebinde bulunabilir.
“Kural olarak, haksız eylem nedeniyle verilen zararlarda sorumluluk kusura dayanır. Kusur sorumluluğu için de Medeni Yasa'nın 13. maddesinde belirtilen ayırt etme gücünün varlığı gerekli ve yeterli koşuldur. Diğer yandan, aynı Yasa'nın 15. maddesi gereğince yasada gösterilen ayrık durumların varlığı durumunda, ayırt etme gücü bulunmayanlar da haksız eylemleri nedeniyle verdikleri zararlardan sorumlu tutulabilirler. Bu ayrık durumlardan birisi de Borçlar Yasası'nın 54/1. maddesinde düzenlenmiş bulunan hak ve adalete dayalı nesnel (objektif) sorumluluktur.”[1]
Hukuka aykırı fiillerinden vasi sorumludur. Devlet, vesayet görevlilerinin hukuka aykırı olarak gerçekleştirdikleri zararlardan doğrudan doğruya sorumludur. Devlet, tazmin ettiği zararı bu zararın doğmasına sebep olan memurlara rücu eder. Rücu edilen memurlar, devlete karşı müteselsilen sorumludurlar.
d.) Yetki
Vesayet davasına bakmaya yetkili mahkeme, küçüğün veya kısıtlının yerleşim yeri mahkemesidir. Görevli mahkeme ise Sulh Hukuk Mahkemesidir. Kanun koyucunun yetkili mahkeme için yerleşim yeri mahkemesini belirlemesi, vesayet altına alınacak kişinin menfaatinden dolayıdır. 1 seneden uzun hapis cezası olan kişilerin ikametgahı cezaevidir. Bu sebeple yargılama için ikametgah belirlenmesinde kişinin cezaevine girmeden önceki ikametgahı dikkate alınır.
Türk Medenî Kanunu'nun 411. maddesine göre, “Vesayet işlerinde yetki, küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet dairelerine aittir.” Aynı Kanunun 19/1. maddesi uyarınca “Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.”[2]
Vesayet altında olan kişi vesayet makamının izni olmaksızın ikametgah değişimi yapamaz.
KAYNAKÇA
Yargıtay ve içtihat kararları
4721 sayılı Borçlar Kanunu
T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÖZEL HUKUK ANABİLİM DALI TÜRK MEDENİ KANUNUNDA VESAYET HUKUKU BELMA KAYRAN YÜKSEK LİSANS TEZİ DANIŞMAN: DOÇ. DR. SÜLEYMAN YALMAN KONYA – 2012 (http://acikerisimarsiv.selcuk.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/123456789/5480/325864.pdf?sequence=1&isAllowed=y )
TÜRK MEDENÎ KANUNUNDAKĐ DÜZENLEMELER IŞIĞINDA VESAYET HUKUKUNA GENEL BĐR BAKIŞ* Prof. Dr. Nevzat KOÇ (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/756897#:~:text=VESAYET%20T%C3%9CRLER%C4%90%20Vesayetin%2C%20kamu%20vesayeti,olmak%20%C3%BCzere%20iki%20t%C3%BCr%C3%BC%20vard%C4%B1r.&text=Kamu%20vesayeti%20organlar%C4%B1n%C4%B1%2C%20vesayet%20daireleri,yer%20verilmesi%20gerekti%C4%9Fi%20ileri%20s%C3%BCr%C3%BClmektedir. )
Av. Asil ÖZKAN & Stj. Av. İrem POLAT
Comments