top of page

TÜRK HUKUKUNDA NAFAKA

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Asil Özkan
    Av. Asil Özkan
  • 21 Haz 2021
  • 8 dakikada okunur

Türk Hukukunda yer alan nafaka türleri 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda (“TMK”) düzenlenmiş olup nafaka; TMK’de ön görülen şartların sağlanması halinde, nafaka yükümlüsünün, bakmakla yükümlü olduğu kişilere ödediği, miktarı ve koşulları hâkim tarafından belirlenen parasal katkıya nafaka denmektedir. Türk Hukukunda, boşanma hukukundan kaynaklı üç ve aile hukukundan kaynaklı bir tane nafaka mevcut olmakla birlikte bunlar;


• Tedbir Nafakası

• İştirak Nafakası

• Yoksulluk Nafakası

• Yardım Nafakası


şeklindedir. Yazının devamında sayılan nafaka türlerinin özellikleri incelenecektir.


TEDBİR NAFAKASI


TMK. m. 169’a göre; “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re ‘sen alır.”


Boşanma veya ayrılık davası açılması her ne kadar eşlere ayrı yaşama hakkı verse de evlilik birliği devam etmektedir. Bununla beraber boşanma kararı verilene dek, eşlerin aile birliğinden kaynaklı birbirlerine karşı olan bakım yükümlülükleri de devam eder. Taraflar bakım yükümlülüğünün nasıl karşılanacağı konusunda anlaşırlarsa bu anlaşma uygulanır. Ancak anlaşamamaları halinde hâkim, maddi olarak geçinemeyecek durumda olan eşe ve varsa ortak çocuğun bakımı için re ’sen tedbir nafakası kararı alır ve uygular.


Tedbir nafakası; davalı veya davacı tarafından istenebilir. Geçimini sağlayamayan eş, boşanmada kusurunun olup olmamasına bakılmaksızın diğer eşten tedbir nafakası isteme hakkına sahiptir.


“Tarafların 20.02.2011 tarihinde evlendikleri, aralarındaki anlaşmazlıklar sebebiyle karşılıklı olarak boşanma davası açtıkları anlaşılmaktadır. Mahkemece 23.11.2011 tarihli ara karar ile davalı-karşı davacı kadın yararına 500,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmiş ise de akabinde 19.12.2011 tarihli ara karar ile "kocanın işsiz olduğu, hiçbir gelirinin bulunmadığı" belirtilmek suretiyle sözü edilen tarih itibariyle tedbir nafakasının geçici olarak durdurulmasına karar verilmiştir. Nihai yargılama sonunda ise davacı-karşı davalı erkeğin boşanmaya yol açan olaylarda bir kusurunun bulunmadığı, davalı-karşı davacı kadının ise başkası ile aşk ve gönül ilişkisi içerisine girdiği, bu sebeple tam kusurlu olduğu gerekçesiyle, erkeğin davasının kabulüyle tarafların boşanmalarına, kadının davasının ise reddine karar verilmiştir. Kararın temyizi üzerine Özel Dairece yapılan incelemede; mahkemenin boşanma ve kusur belirlemesine dair gerekçesi onanmak suretiyle kesinleşmiş, karar sadece "tedbir nafakasına" dair olarak bozulmuştur. Mahkemenin direnme gerekçesinin aksine erkeğin gelirinin bulunmaması, kadının çalışıyor olması veya kusur durumu kadın yararına tedbir nafakası hükmedilmesine engel teşkil eden vakıalar değildir.( Yargıtay HGK. E. 2017/2-1891 K. 2018/1577 T. 25.10.2018)

Geçimini sağlayamayan eşe verilecek olan nafaka miktarını belirlemek hâkimin takdir yetkisindedir. Hâkim tarafların mali durumlarını göz önünde bulundurularak nafaka miktarına karar verir. Tedbir nafakasının, istisnai bir durum olmadığı sürece, Türk Lirası olarak ödenmesine hükmedilir.


“Dava, ayrı yaşayan eş ve onunla birlikte kalan müşterek çocuk için tedbir nafakası istemine ilişkindir. Nafaka yükümlüsü kocanın %86 oranındaki iş gücü kaybı sebebiyle malulen emekli olduğu, aylık maaş aldığı, evlilik birliği içerisinde satın alınan konut sebebiyle aylık ödeme yaptığı ve halen borcunun bulunduğu anlaşılmakta olup, ayrı yaşam halinde evlilik birliği hukuken devam ettiğinden eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında katkıda bulunma yükümlülüğü de devam edeceğinden nafaka miktarı belirlenirken barınma ihtiyacının giderilmesi için satın alınan konut sebebiyle yapılan ödemelerin dikkate alınması gerektiği kurul çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir. Ayrıca, davalının mevcut gelir durumuna göre, ödemekle yükümlü olduğu konut borcu ve nafaka dışında maaşından arta kalan kısımla kendi geçimini de sağlamak zorunda olduğu gözetilmelidir. Davalı kocanın maluliyeti sebebiyle bir işte çalışarak ek gelir elde etmesinin güçlüğü de ortadadır. Tarafların gerçekleşen ekonomik ve sosyal durumları ile günün ekonomik koşullarına göre takdir edilen nafaka miktarları çok olup, mahkemece Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekmektedir.(Yargıtay HGK. E. 2014/3-686 K. 2016/18 T. 20.1.2016)

Tarafların koşullarının değişmesi halinde hâkim; eşlerden birinin istemi üzerine kararında değişiklik yapar veya alınan önleme dayanak olan sebep sona ermişse kararını tamamen sona erdirir. (TMK m. 200)


Tedbir nafakası boşanma veya ayrılık davasının açıldığı tarihten itibaren hükmedilebilir. Tedbir nafakası hüküm tarihinden işlemeye başlar ve boşanma ya da ayrılık hükmünün kesinleşmesine kadar devam eder. Tedbir nafakasının süresi hâkim tarafından belirlenmektedir. Tedbir nafakası alan eş düzenli olarak bir başkası ile yaşamaya başladıysa ve haysiyetsiz yaşam sürdüğü mahkemece kanıtlanırsa nafaka talebi reddedilir halihazırda alınan bir tedbir nafakası varsa kesilir. Nafaka alacaklısının veya nafaka yükümlüsünün ölümü de nafaka yükümlülüğünü sona erdirir.


Belirtmemiz gerekir ki; tedbir nafakasının kapsamını sadece para katkısı değil, örn. eşlerin ayrı yaşaması durumunda, aile konutu dışında yaşayan eşin belli şartlar dahilinde konut ve ev eşyasından yararlanması gibi tedbirler de oluşturabilir.


Tedbir nafakasının, taraflar birlikte yaşarken ve boşanma davası açılmadan hükmedilmesi de mümkündür. TMK. m. 196 uyarınca; eşlerden birinin aile birliği ve evlilikten kaynaklı yükümlülüklerini savsaklaması veya gereği gibi yerine getirmemesi halinde, yine eşlerden birinin istemi üzerine hâkim tarafların yapacağı parasal katkıyı belirleyebilir. Hâkim katkı miktarını belirlerken, eşin ev işlerini görmesi, çocuklara bakması veya diğer eşin işinde karşılıksız çalışması gibi durumları gözetecektir.


İŞTİRAK NAFAKASI


TMK m. 182/2’ye göre; “Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.”


Çocuğun bakımı sadece velayetin verildiği ebeveyne ait değildir. Velayet kendisine verilmemiş ana/baba da çocuğun bakım, sağlık, eğitim gibi masraflarına katkı sağlamak zorundadır. Çocuğun kendisinin bakımına bırakılan ebeveyn, iştirak nafakası istemese de çocuğun menfaati doğrultusunda hâkim; iştirak nafakasına re ‘sen karar verebilir.


İştirak nafakasının miktarına ve süresine, velayet sahibi ana/babanın hayat koşulları, ödeme güçleri, çocuğun yaşam standartları göz önünde bulundurularak karar verilir.

İştirak nafakası ödemeye durumu bulunmayan ebeveyn için;


Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/1656 E., 2021/3189 Kararında; Boşanma veya ayrılık durumunda çocuk kendine tevdi edilmemiş taraf gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlüdür (TMK m. 182). Ne var ki; kendisi yoksul olan iştirak nafakası ile sorumlu tutulamaz. Toplanan delillerden davalı kadının ev hanımı olup herhangi bir gelirinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. O halde kadının velâyeti davacı babaya verilen ortak çocuk yararına iştirak nafakası ödemekle yükümlü tutulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.”

Karara bağlanan nafakanın değişen sosyal ve ekonomik duruma yeterli gelmemesi durumunda Hâkim, istem üzerine, irat biçiminde (düzenli aralıklarla) ödenmesine karar verilen nafakanın gelecek yıllarda tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre ne miktarda ödeneceğini karara bağlayabilir. (TMK m. 176/4)


Yargıtay 2. Hukuk Dairesi yukarıda belirtilen madde gereği 2020/3117 E., 2020/4132 Sayılı Kararında; “(…) Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre, davacı annenin asgari ücretle çalışması dikkate alındığında, ortak çocuk Tuba’nın ihtiyaçlarına özellikle eğitim masraflarına nazaran takdir edilen iştirak nafakası azdır. Mahkemece Medeni Kanun’un 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir."

İştirak nafakası kararın kesinleşmesiyle ödenmeye başlanır ve çocuk ergin oluncaya (18 yaş) kadar devam eder. Ancak çocuk ergin olduktan sonra eğitimine devam ediyorsa TMK m. 328’e göre; “(…) çocuğun eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdür.” Nafaka borçlusu veya alacaklısının ölümü halinde de nafaka borcu sona erer.” Nafaka yükümlüsü ebeveyn, çocuk eğitimini tamamlayana kadar ödemeye yapmaya devam etmek durumundadır.


Çocuk, ergin olması veya eğitiminin bitmesine rağmen hala bakıma muhtaçsa iştirak nafakası yerine yardım nafakası talep edebilir.


Nafaka yükümlüsünün ödeme gücünde azalmanın meydana gelmesi halinde, nafaka bedelinin düşürülmesi mahkemeden talep edilebilecektir. Bu durumda hâkim nafaka yükümlüsünün ödeme gücü ve sosyal durumunu değerlendirerek, nafaka bedelinin düşürülmesine karar verebilecektir. Uygulamada nafaka yükümlüsünün işsiz kalması halinde nafaka bedelinin düşürülmesi talebinde bulunması ile karşılaşılmakla birlikte; bu durumda nafaka yükümlüsünün işsiz kalması nafaka bedelinin düşürülmesi veya yükümlülüğün kaldırılması için yeterli görülmemekte, ek olarak nafaka yükümlüsünün iş bulma gayreti içerisinde olması gerekmektedir. Yeterli gayreti göstermeyen nafaka yükümlüsünün talebinin reddedilmesi söz konusu olabilecektir.


YOKSULLUK NAFAKASI


TMK. m. 175’e göre; “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”


Taraflardan, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşin istemi üzerine hâkim, yoksulluk nafakası ödenmesine karar verebilir. Hâkim; tedbir veya iştirak nafakasında olduğu gibi re ‘sen yoksulluk nafakasına hükmedemez. Yoksulluk nafakası boşanma davası sırasında talep edilebileceği gibi boşanmadan sonra da nafaka alacaklısının yerleşim yerinde bulunan aile mahkemesinde dava açılabilir. Fakat boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 1 yıl içinde yoksulluk nafakası davasının açılması gerekir.


Yoksulluk nafakası eşitlik ilkesi gereğince hem kadın hem de erkek tarafından istenebilir. Nafaka talep eden eşin nafaka alabilmesi için; boşanmada kusursuz ya da daha az kusura sahip olması gerekir. Boşanmada daha kusurlu olan eş, yoksulluğa düşmüş olsa bile, hakkında yoksulluk nafakasına hükmedilmez.


Nafaka isteyen eş, çalışma gücünden yoksun ise, başka bir geliri veya serveti de yoksa talep yoksulluk nafakasına hak kazanır. Yoksulluk nafakası isteyen eşin, emekli maaşı ya da malları varsa, bunların onu yoksulluktan kurtarıp kurtarmadığına bakmak gerekir. [1]


Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/6511 E., 2021/2241 K. “(…) Davacı-davalı kadın yararına yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için boşanma yüzünden yoksulluğa düştüğünün belirlenmesi gerekir. Davacı-davalı kadının dosya içerisinde bulunan Tapu Kadastro kaydına göre Konya ili Çumra ilçesinde beş adet tarlası ile Ankara ili Ayaş ilçesinde bir adet dairesi bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece davacı-davalı kadının bu taşınmazlardan düzenli ve sürekli gelirinin olup olmadığı ile taşınmazların değeri belirlenerek elde edilecek malvarlığı değerlerinin onu yoksulluktan kurtaracak düzeyde olup olmadığı tespit edilerek sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken bu hususta eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.”

Yoksulluk nafakasının amacı, talepte bulunanı refah içinde yaşatmak veya evli bulunulan zamandaki kadar iyi yaşatmak değildir. Amaç; kişinin temel ihtiyaçlarının giderilmesi ve yoksulluk durumunun ortadan kaldırılmasıdır.


Nafaka yükümlüsünün ödeyeceği miktara da mali gücü oranında karar verilecektir. Nafaka talep edilen tarafın, nafakayı ödeyecek durumu yoksa yoksulluk nafakasına hükmedilmez. Nafaka miktarı belirlenirken varsa ödenmiş veya ödenecek maddi/manevi tazminat miktarı da göz önünde bulundurulur. Nafaka miktarını eşler kendi aralarında istedikleri gibi kararlaştırmakta özgürdürler ancak anlaşmayı hâkim onaylamadığı sürece geçerli değildir (TMK m. 184/5).


Yoksulluk nafakası TMK m. 175/1’de belirtildiği gibi süresizdir ancak taraflardan birinin ölümü halinde nafaka kendiliğinden kalkar, alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.


Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/6499 E., 2019/10715 Sayılı Kararında; “(…) Davalı erkek, temyiz dilekçesinde davacı kadın ile fiili ayrılık sürecinde bir araya gelmemiş olmalarına karşın, kadının çocuk sahibi olduğunu ve çocuğun evlilik birliği içinde doğmuş olması nedeniyle davalı erkeğin nüfusuna kaydedildiğini belirterek nüfus kayıt örneğini sunmuştur.4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Tazminat ve nafakanın ödenme biçimi" başlıklı 176. maddesinin üçüncü fıkrasında; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddî tazminat veya nafakanın, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi, ya da taraflardan birinin ölümü hâlinde kendiliğinden kalkacağı, alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması, ya da haysiyetsiz hayat sürmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılacağı hükmü yer almıştır. Ortada yoksulluk nafakasının kaldırılması koşulları varken yoksulluk nafakasına hükmetmek yasanın amacına uygun değildir. Yine aynı şekilde başka bir erkekle birlikte yaşayan kadın yararına tedbir nafakasına hükmedilemez. Bu itibarla, davacı kadının başka bir erkekle fiilen birlikte yaşayıp yaşamadığının araştırılarak araştırma sonucuna göre tedbir ve yoksulluk nafakası talebi yönünden karar verilmek üzere, ilgili bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir. (…)”

Nafaka alacaklısı eş belirli bir süre için nafaka talep etmişse hâkim bu talebe uygun olarak süreli nafakaya hükmeder.


Mahkeme hükmedilen yoksulluk nafakasının toptan ya da irat (düzenli aralıklarla) şeklinde ödenmesine karar verebilir.


YARDIM NAFAKASI


TMK. m. 364/1’e göre; “Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür.”


Birlikte yaşayıp yaşamadıklarına bakılmaksızın, belirli derecedeki kan hısımlarının zor durumda birbirlerine yardım etme yükümlülükleri gereği kanun koyucu yardım nafakasını düzenlenmiştir.


Yardım nafakası isteyen kişi yoksulluğa düşmüş veyahut yoksulluğa düşme tehlikesi içinde olmalıdır. Mahkemenin yardım nafakası kararı verilebilmesi için yoksulluğa düşen kimsenin talep etmesi gerekmektedir.


Nafaka isteyen kimsenin iyiniyetli olması gerekir. Bunun anlamı, kendi ihtiyaçlarını karşılayacak imkanları bütün çabasına rağmen temin edememesidir. Çalışma gücü ve imkânı olan kimse, çalışmadığı için yoksulluğa düşmüşse, gerekli çabayı göstermediği için yoksulluk nafakası isteyemez.[2]


Öncesinde iştirak nafakası alıp almasına bakılmaksızın ergin olan çocuğun yoksulluğa düşmesi veya düşecek olması durumunda ana ve babanın ergin çocuğa bakım/yardım etme yükümlülüğü vardır.


“Dava, yardım nafakası istemine ilişkindir. Dava tarihi itibariyle davacı çocuk reşit olup, iki yıllık meslek yüksek okulu mezunudur. Aynı zamanda, eğitimini 4 yıllık bir fakültede tamamlamak isteyerek, Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesine de kayıt yaptırmıştır. Davanın açıldığı tarihte de 3. sınıf öğrencisi olarak eğitimine devam etmektedir. Meslek yüksek okulundan mezun olmakla birlikte, mesleğine uygun bir iş bulamamış; özel yeteneği nedeniyle düğünlerde müzik aleti kullanarak, cüzi bir miktar para kazanmaktadır. Kazandığı para, ihtiyaçlarını karşılamadığı gibi, okulunun harç ve giderlerine de yetmemektedir. Bu durumda, davacı çocuğun davalı babanın yardımına ihtiyacı olduğu anlaşılmaktadır. Baba yoksulluğa düşmüş çocuğuna yardım etmek zorundadır. Çocuğun okulunu bitirip, bir işe girmesi, çocuğun yararına olduğu gibi, babanın da yararına bulunmaktadır. Şu halde, yerel mahkemece davacı yararına hakkaniyete uygun bir miktarda yardım nafakasına hükmolunması gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle davacı çocuğun nafaka isteminin tümden reddine karar verilmesi doğru değildir.” (Yargıtay HGK. E. 2013/3-1627 K. 2015/1020 T. 13.3.2015)

KAYNAKÇA


[2] Prof. Dr. Mustafa Dural, Prof. Dr. Tufan Öğüz, Prof. Dr. Mustafa A. Gümüş, Türk Özel Hukuku Cilt III Aile Hukuku, Syf. 379 (Filiz Kitabevi-2020)


Av. Asil ÖZKAN & Stj. Av. Aybüke AKKANAT

Comments


©2021 Tüm hakları saklıdır.

Özkan&Dönmez Hukuk ve Danışmanlık

bottom of page