top of page

ORMAN YANGINLARINDA İDARENİN SORUMLULUĞU

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Emre Dönmez
    Av. Emre Dönmez
  • 8 Eyl 2021
  • 6 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 8 Eyl 2021



Küresel ısınmanın yol açtığı iklim değişiklikleri sebebiyle sel, fırtına, kuraklık gibi doğadaki dengesizlikler her geçen gün artmakta ve doğayı tehdit etmektedir.


Yakın geçmişte Türkiye’de 28 Temmuz 2021 tarihi itibarıyla başlayan ve rüzgâr sebebiyle hızla yayılan büyük orman yangınları ile küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin doğayı tehdit ettiği tekrardan gündeme gelmiştir.


Geçmişte ülkenin özellikle Akdeniz ve Ege Bölgelerinde yaz döneminde orman yangınları ile sık sık karşılaştığı bilinmektedir.


2021 yılında yaşanan bu orman yangınları ise geçmişten bugüne yaşanan orman yangınları arasında en fazla can ve maddi kayıplara yol açan yangınlar arasında yer almıştır.


Geçmişte de benzer yangınlarla karşı karşıya kalınması ile birlikte idarenin aldığı fakat yetersiz kaldığı veya almadığı tedbirlerin sonucunda yaşanan kayıplar noktasında idarenin sorumluluğu üzerinde aşağıda durulacaktır.


HUKUKİ SORUMLULUK


İDARENİN SORUMLULUĞU


Madde 125 – İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.[1]


Sorumluluk kusur sorumluluğu ve kusursuz sorumluluk olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İdarenin Kusur sorumluluğu için “hizmet kusuru” kavramı kullanılır.


Hizmet kusuru “İdarenin bir faaliyeti yürütürken, organizasyonun gereği gibi olmaması nedeniyle, hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi ya da hiç işlememesinden dolayı oluşan kusura hizmet kusuru denir”[2]


Hizmet kusuru, ilgili idari teşkilat birimine yüklenilen bir kusurdur. Bunun sonucunda zarara doğrudan sebep olan kamu görevlisine yüklenilemez. Anayasa m.40/3 bu doğrultudadır.


“XV. Temel hak ve hürriyetlerin korunması

Madde 40- (3) Kişinin, Resmî görevliler tarafından vaki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”


Esas olan idarenin kusur sorumluluğu olmakla birlikte belirli durumlarda idarenin kusursuz sorumluluğu da kabul görür.


Kusursuz sorumlulukta ortaya çıkan zarar ile idarenin fiili arasında illiyet bağının bulunması yeterlidir. Bu yeterlik sağlandıktan sonra herhangi bir kusurun varlığı aranmaz.


İdare hukukunda kusursuz sorumluluk üç ayrı ilkeye dayanır. Bunlar; tehlike (risk) ilkesi, kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi ve sosyal risk ilkesidir.


Sosyal risk, insanların toplu halde yaşamalarından doğan bir risk halidir. İnsanlar yaşadıkları toplumun içinde bulunduğu kargaşadan istemeseler de veya o kargaşanın içinde olmasalar da etkilenirler[3]. Bu etkilenmeler ölüm veya ölüm olmasa bile çok ciddi zararlara kadar varabilir. Bu zararlar kargaşanın çıkmasında hiçbir etkisi veya kusuru olmayanlar üzerinde de doğabilir. İşte bu zararların mağdurlar üzerine bırakılmasının hakkaniyet ve adalet ilkelerine uygun olmaması düşüncesi, sosyal risk ilkesinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.[4]


Tabii afetler, toplumun içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşulların ortaya çıkardığı kitle hareketleri ve bunlardan doğan saldırıların yol açtığı zararlarla savaşlarda sivil halkın uğradığı zararların kusursuz olan kişiler üzerinde bırakılmasının hakça bir davranış olmayacağı düşüncesi sosyal risk ilkesini ortaya çıkarmıştır”[5]


Nitekim, 7269 Sayılı Kanun’un birinci fıkrasında;


“Deprem (Yer sarsıntısı), yangın, su baskını, yer kayması, kaya düşmesi, çığ, tasman ve benzeri afetlerde; yapıları ve kamu tesisleri genel hayata etkili olacak derecede zarar gören veya görmesi muhtemel olan yerlerde alınacak tedbirlerle yapılacak yardımlar hakkında bu kanun hükümleri uygulanır.”[6]


‘Benzeri afetler’ denilerek sınırlı sayıda afet sayılmamış ve bu kapsamda orman yangınları bu kanun kapsamında tabii afet olarak değerlendirilebilecektir.


Bu bilgiler ışığında ayrıca; idarenin sorumluluğunu ortadan kaldıran veya azaltan sebepler de bulunmaktadır. Bunlar arasında mücbir sebep, beklenmedik hal, 3.kişinin kusuru ve zarar görenin kendi kusuru halleri sayılır.


“Mücbir sebepte olayın nedeni bilindiği halde önlenmesi olanağı yoktur. Mücbir sebep teşkil eden haller, insanların elindeki araçlarla karşı koyamayacağı ve çoğunlukla da doğadan kaynaklanan olaylardır. Umulmayan haller de önlenemeyen olaylar olmakla birlikte, bu tür durumlarda olayın nedeninin bilinmemesi zararı doğuran esas nedendir”[7]


Bu hallerin varlığı, sosyal risk ilkesine göre idarenin sorumluluğunu etkilemeyecektir.[8]


Deprem, kuraklık vb. doğal afet durumlarının mücbir sebep veya beklenmedik hal kapsamına dahil edebilmek için ilgili durum bazında dikkatli değerlendirme yapmak gerekmektedir.


“Meydana gelen deprem, sel gibi bir olay derhal mücbir sebep olarak değerlendirilmek yerine idarenin alması gereken önlemleri alıp almadığı, ilk önce tespiti gereken bir husustur.”[9]


Bu bilgiler ışığında kural olarak yangın, deprem gibi doğal afetler mücbir sebep sayıldığı kabul görmekle beraber idarenin bu hallerin gerçekleşmesi halinde sorumluluktan kurtulabilmesi için gerekli olan tüm önlemleri almış olması gerekmektedir. Eğer tüm önlemler alınmamış ise “mücbir sebep”in varlığı sebebiyle sorumluluktan kaçılamaz.


Akdeniz ve Ege Bölgelerinde giriş bölümünde bahsedildiği üzere her yıl orman yangınları görülmektedir. Bu afet bu bölgeler için öngörülemez niteliği taşımamaktadır. Bu afetin varlığı her yıl gündemde olduğu için idarenin bu afete karşı gerekli tedbirleri almasının zorunlu olması beklenilir düzeydedir.


Aşağıda orman yangınlarında tedbirlerin alınması hususunda yetkili birimler üzerinde durulacaktır.


Ormanların, devletin koruması ve gözetimi altında olduğu Anayasa m. 169 vd. hükmünde ele alınmıştır.


“IV. Ormanlar ve orman köylüsü

A. Ormanların korunması ve geliştirilmesi

Madde 169(1) Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.

..

(3)Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.


Ayrıca 6831 sayılı Orman Kanunu düzenlenmiştir. Bu kanunun kaynağı Anayasa’nın 169. maddesidir. Orman Kanunu’nun 69.-75. Hükümleri arasında orman yangınları ile mücadelede asli yetki, görev ve sorumluluk devlet eliyle Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı olan Orman Genel Müdürlüğü’nündür.


Orman Kanunu’nun 74. maddesine göre Orman Yangını çıkma ihtimalinin fazla olduğu kurak aylarda Valilikten alınacak onayla ormana giriş çıkışlar kısıtlanacak, gerektiğinde tamamen yasaklanacaktır.


285 Sayılı Orman Yangınlarının Önlenmesi ve Söndürülmesinde Uygulama Esasları Tebliğinin 3’üncü bölümünü 15.2’nci maddesi uyarınca;


“Orman yangınlarının, açık alanda ve çabuk yayılma eğiliminde oluşu, zaman zaman yangınlara ulaşma imkanının bulunmayışı gerek gözetlemede gerekse söndürme çalışmalarında havadan müdahaleyi ve dolayısıyla UÇAKLARI gündeme getirmiştir.

Söndürme çalışmaları yapan uçaklarda, su ya da kimyasal madde tankları bulunmaktadır. Bu tankların kapasiteleri, tarım uçaklarında 1000-1500 litredir. 5000-6000 litre su taşıyabilen ve denize, göle, baraja inerek hareket halinde dolum yapabilen büyük hava tankeri uçakları da çeşitli ülkelerde kullanılmaktadır.

Ülkemizde uçakların orman yangınlarında kullanılmaları 1985 yılında başlamıştır. THK’dan kiralanan tarım ilaçlama uçakları ile halen devam etmektedir.


Tebliğin, 3’üncü bölümünün 15.6.1’inci hükmüne göre;


1- Uçakların tamamı, bakımları yapılmış, ikmalleri tam bir tanesi su dolu olarak bekleyeceklerdir

2- Merkezdeki nöbetçi memur, her saat başı hava raporunu (sıcaklık, nispi nem, rüzgar yönü ve hızı, görüş mesafesi) ana alana bildirilecektir. Bu bilgiler ana alanda bulunan günlük hava raporu tablosuna yazılacaktır.

3- Uçaklar normal durumda 15 dakikada, kritik durumda 8 dakikada, alarm durumunda 5 dakikada kalkacak şekilde, hava ve alan servisi hazır olacaktır.

4- Ana alanda bulunan sabit telsiz, normal durumda her 15 dakikada bir merkez telsiz ile irtibat kuracak, kritik ve alarm durumunda ise devamlı açık olacaktır.


Yukarıda bahsedilen tebliğ hükümleri alınması gereken tedbirler açısından detaylı bilgileri ve talimatları içermektedir. 2021 yılında gerçekleşen yangınlar açısından bu tedbirlerin tam olarak alınıp alınmadığı tartışma konusudur.


Sonuç itibarıyla, her yıl görünen orman yangınları ülkemiz açısından öngörülebilir niteliktedir ve tedbirlerin alınması ve hazır olması gereklidir. Kanaatimizce bu tabii olay mücbir sebep teşkil etmeyecek ve idare sorumluluktan kaçınamayacaktır. Bir başka deyişle idarenin sorumluluğu tamdır.


Bir diğer hususise, orman yangınlarını söndürme çalışmalarına fiili olarak katılmış ve bunun sonucunda zarar görmüş kişilerin haklarıdır. Bu hususa yönelikOrman Yangınlarını Söndürme Çalışmaları Esnasında Ölenlere ve Sakatlananlara Ödenecek Tazminata İlişkin Yönetmelik“ bulunmaktadır. Bu yönetmelik kapsamına giren kişilere ödenecek tazminata dair ödeme usulü ve şekilleri m.5-9 arasında düzenlenmiştir.


Tazminatın Tespitinde Esas Alınacak Aylık


Madde 5 — Tazminatın tespitinde esas alınacak aylık, tazminat verilmesine dair karar tarihindeki en yüksek devlet memuru aylığının (ek gösterge dahil) brüt tutarıdır.


Ölüm Halinde Ödenecek Tazminat Miktarı


Madde 6 — Orman yangınlarını söndürme çalışmalarına bilfiil katılmış olanlardan ölenlerin kanuni mirasçıları ile yaşamak için gerekli hareketleri yapmaktan aciz ve hayatını başkasının yardım ve desteği ile sürdürebilecek şekilde malûl olanlara, ek gösterge dahil en yüksek devlet memuru brüt aylığının yüz katı tutarında tazminat ödenir.


Bu maddenin birinci fıkrasına göre tespit edilen tazminatın kanunî mirasçılara intikalinde; ölenin eş ve füruu veya yalnızca füruu ile içtima eden ve ölüm tarihinde sağ olan ana ve babasının her birine ayrı ayrı olmak üzere % 15 tutarındaki kısmı verildikten sonra kalanı içtima eden diğer mirasçılara ödenir. Ancak ana veya babaya verilen tazminat çocukların her birine ödenen tazminattan fazla olamaz. Diğer hallerde miras hükümleri uygulanır. Mirasçılara intikal edecek tazminatın hesap ve tahakkukunda veraset ilamı ile aile nüfus kayıt örneği esas alınır.


Sakatlanma Halinde Ödenecek Tazminat Miktarı


Madde 7 — Sakatlanma halinde ilgili sosyal güvenlik kurumunca belirlenecek sakatlık derecesine göre;

a) Yaşamak için gerekli hareketleri yapmaktan aciz ve hayatını başkasının yardım ve desteği ile sürdürebilecek şekilde malul olanlara bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinde belirtilen aylığın yüz katı,

b) Diğer sakatlanma hallerinde ise; (a) bendindeki tutar esas alınarak aşağıdaki cetvelde gösterilen oranlarda, ödeme yapılır.

Sakatlık derecelerine göre ödenecek tazminat oranları aşağıda belirtilmiştir:

Sakatlık Derecesi: Ödenecek Tazminat Oranı:

6 %25,

5 %35,

4 %45,

3 %55,

2 %65,

1 %75.


(a) bendinde belirtilen malullere, ayrıca (b) bendine göre tazminat ödenmez.


Yaralanma Halinde Tazminat Miktarı


Madde 8 — Sakatlık derecelerine girmeyecek şekilde yaralananlara, bu Yönetmeliğin 5 inci maddesinde belirtilen aylığın yüz katının %20’sini geçmemek ve ödemesi ayda bir yapılmak üzere, iş göremezlik halinin devam ettiği her gün için 2500 gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda tazminat ödenir. Devlet memurları bu madde hükmünden yararlanamaz.


Kesintiler


Madde 9 — Bu Yönetmeliğin 6, 7 ve 8 inci maddelerine göre yapılacak ödemeler, damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.

[1]Anayasa madde.125 [2]Ali D. ULUSOY – Yeni Türk İdare Hukuku syf.558 [3]ÇOBAN, s. 321 [4]ONAR, s. 1744; ÇOBAN, s. 321. [5]AKYILMAZ, s. 186 [6]7269 sayılı. UMUMİ HAYATA MÜESSİR AFETLER DOLAYISİYLE ALINACAK TEDBİRLERLE YAPILACAK YARDIMLARA DAİR KANUN [7]https://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/14_1_10.pdf sayfa 172. [8]Ali D. ULUSOY – Yeni Türk İdare Hukuku s.565 [9]https://webftp.gazi.edu.tr/hukuk/dergi/14_1_10.pdf sayfa 274.


Av. Emre DÖNMEZ & Stj. Av. Selver Nur SEVİNDİK

Comments


©2021 Tüm hakları saklıdır.

Özkan&Dönmez Hukuk ve Danışmanlık

bottom of page