MONTRÖ ve BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ ile RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI BAKIMINDAN DEĞERLENDİRMESİ
- Av. Asil Özkan
- 2 Mar 2022
- 4 dakikada okunur

GENEL GİRİŞ
Türk Boğazları, jeopolitik konumları nedeniyle dünyanın en önemli deniz yollarından biridir. Karadeniz’e kıyısı bulunan devletlerin girişi Türk Boğazlarından sağlandığı için, boğazların güvenliği Türkiye kadar Karadeniz’e kıyıdaş devletlerin güvenliği açısından da önem taşımaktadır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Türk Boğazları ile ilgili 3 ayrı rejim vardır: Sevr Rejimi, Lozan Rejimi ve Montrö Rejimi. Bu rejimlerin ortak özellikleri, boğazdan geçecek olan gemilere geçiş serbestisi sağlamalarıdır. Tüm devletlerin gemileri, karasularından zararsız geçiş hakkına sahiptir.[1] Sahildar devletin barışına, düzenine veya güvenliğine zarar vermeyen her geçiş zararsız geçiştir ve sahildar devlet, zararsız geçişi engellememe ve kısıtlayıcı yükümlülükler getirmeme külfeti altındadır. Ancak sahildar devletin, zararlı geçişi engellemek için gerekli tedbirler alma hakkı saklıdır.
Boğazların bu jeostratejik önemi, Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan gerginliğin Türkiye açısından nasıl aksiyon alınması gerektiği konusunda merak uyandırmaktadır. Bu yazımızda Türk Boğazlarının hangi durumlarda kapatılabileceği açıklanmıştır.
TÜRK BOĞAZLARININ BUGÜNKÜ HUKUKİ REJİMİ
Türk Boğazlarının bugünkü hukuki rejimi, 20 Temmuz 1936’da imzalanan Montrö Sözleşmesi ile belirlenmiştir. Sözleşmenin asıl amacı boğazlardan geçiş serbestisinin Türkiye ve Karadeniz’e kıyıdaş devletlerin güvenliği çerçevesinde sağlanmasıdır. Seyir serbestisini güvenlik unsuruyla dengeleyen bu anlaşma, 20. yüzyılın en önemli istikrar ve denge belgesi olarak değerlendirilmektedir. Lozan Boğazlar Sözleşmesi ile öngörülen askerden arındırılmış bölge Montrö ile kaldırılarak, Türkiye’ye kendi boğazlarından geçişleri kontrol etme yetkisi verilmiştir. Bu sözleşme ile ticaret gemilerinin, savaş gemilerinin ve hava araçlarının savaş ve barış dönemlerinde boğazlardan nasıl geçecekleri ayrı ayrı düzenlenmiştir.
a.) Ticaret Gemileri Açısından
Ticaret gemileri barış zamanında, yükü ne olursa olsun gündüz ve gece tam geçiş serbestisine sahiptir. Geçiş serbestliğinin kullanılması açısından bu ticaret gemisinin Türk veya Karadeniz’e kıyıdaş devletin gemisi olması şartı aranmaz. Alınacak vergi ve haraçlarda bayrak farkı gözetilemez.
Savaş zamanında iseTürkiye, bu savaşa taraf değilse boğazlardan geçmek isteyen ticaret gemileri, tıpkı barış zamanında olduğu gibi yükleri ve bayrakları gözetilmeksizin geçiş serbestisine sahiptir. Ancak Türkiye bu savaşın bir tarafı ise, ancak tarafsız devletlerin ticaret gemileri düşmana yardım etmemeleri koşuluyla geçiş serbestisine sahip olacaklardır. Türkiye savaş hukukuna dayanarak tarafsız devletlerin ticaret gemilerinde bulunan yükü, düşman devletlere yardım gönderilip gönderilmediğini anlamak üzere denetleme hakkına sahiptir. Bu geçişler ancak gündüz vakitlerinde yapılabilir.
Yakın bir savaş tehdidi var ise henüz savaş başlamadığından, ticaret gemileri barış zamanı hükümlerince yalnızca gündüzleri geçiş serbestisine sahiptir.
b.)Savaş Gemileri Açısından
Boğazlardan geçişte gemilere tanınan geçiş serbestliği, savaş gemileri açısından tedirginlik yaratmaktadır. Savaş gemilerinin boğazlardan geçişi, Türkiye’nin ve kıyıdaş devletlerin güvenliğinin korunması amacıyla belirli sınırlamalara tabii tutulmuştur.
Barış zamanında yalnızca hafif su üstü gemileri, küçük savaş gemileri ve yardımcı gemiler boğazlardan geçebilmekte, bu geçiş ihbar sonrasında ve yalnızca gündüz yapılabilmektedir. Bu ihbar geçişten 8 gün öncesinde Türk yetkililerine yapılmalıdır. Boğazlardan gündüz girmek ve bu girişin ihbara bağlı olması, sözleşmenin bayrak ayırt etmeksizin tüm devletler için öngördüğü genel sınırlamadır. Sözleşmenin 24. maddesi gereğince, boğazlardan yabancı bir savaş gemisinin geçeceğinin ihbarını alan yetkililer sözleşmeye taraf olan devletlerin Ankara’daki temsilciliklerini bu durumu bildireceklerdir.
Geçiş sırasında boğazlarda bulunan toplam savaş gemisi sayısı dokuzu, toplam tonaj 15.000 tonu aşacak şekilde savaş gemisi geçişi yapılamaz. Ancak Karadeniz’e kıyıdaş olan devletler, 15.000 tonu aşan su üstü savaş gemilerini ve uçak gemilerini teker teker geçirebilirler. Türk Hükümetinin daveti üzerine boğazlardaki bir limanı ziyaret edecek olan savaş gemileri boğaza girebilir. Bu savaş gemileri (hasar veya arıza durumları hariç) gerekenden fazla süre boğazda kalamaz ve varsa taşıdıkları hava araçlarını bu geçiş sırasında kullanamazlar. Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin yalnızca hafif su üstü gemileri, küçük savaş gemileri ve yardımcı gemilerinin boğazlardan geçişine izin verilmiş, kalan savaş gemilerinin geçişi kıyıdaş devletlerin güvenliğinin korunması açısından Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin boğazları geçmeye izinli olan gemilerinin toplam tonajı 30.000 tonu ve Karadeniz’de kalacakları gün sayısı 21’i geçmeyecek şekilde sınırlandırılmıştır. Karadeniz’e girmek isteyen savaş gemileri, boğazlardan geçmek için Türk yetkililerine ihbarda bulunacağı için, mevcut tonaj sınırlamasının aşılması durumunda geçiş izinleri en kısa sürede verilmek üzere bekletilecektir.
Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletler boğazlardan denizaltı gemilerini geçiremezken kıyıdaş devletler, kendi ülkeleri dışından satın aldıkları denizaltı gemilerini kendi üslerine katmak amacıyla boğazlardan geçirebilirler. Bu geçiş öncesinde Türkiye’ye gerekli bilgilerin verilmesi zorunludur.
Savaş zamanında; Türkiye’nin tarafsız olduğu savaşlar ve taraf olduğu savaşlar şeklinde bir ayrıma yer verilmiştir. Tarafsız olduğu savaş zamanında tarafsız devletlerin savaş gemileri, tıpkı barış zamanındaki usullere göre boğazlardan geçebilmektedir. Ayrıca bağlama limanından ayrılan gemilerin kendi limanlarına geri dönmek için boğazlardan geçebilme hakları vardır. Bu geçiş sırasında her türlü düşmanca eylemi yapmaları, öteki gemileri yakalamaları veya ziyaret etmeleri yasaklanmıştır.
Türkiye’nin savaşa taraf olması durumunda; Türkiye, kıyıdaş devlet olsun olmasın fark etmeksizin boğazlarını istediği şekilde yönetme hakkına sahiptir. Savaşan ülke olması durumunda sözleşme bir nevi askıya alınmış haldedir. Kendi uyguladığı politika çerçevesinde hareket edebilir. Ancak bu tam bir takdir yetkisi sınırsızlığı şeklinde anlaşılmamalı, Türkiye’nin bu takdir hakkını uluslararası hukuk kurallarına uygun şekilde kullanma sorumluluğu devam etmektedir.
Yakın bir savaş tehdidinin varlığında: Türkiye boğazları, tıpkı savaş halindeymiş gibi yönetebilmektedir. Savaş tehdidi durumunda yabancı devletlerin savaş gemilerinin boğazlardan geçmesine izin verip vermeme konusunda özgürdür ancak kendi bağlama limanından ayrılmış savaş gemilerinin bağlama limanlarına dönmelerini engelleyemez.
SONUÇ
Bir savaş tehdidi altında olup olmadığının takdiri Türk Hükümetine aittir. Geçiş hakkının özüne dokunmamak şartıyla tüm zabıt ve denetleme yetkisi Türkiye’dedir. Savaş tehdidinin mevcut olması durumunda boğazları istediği gibi kontrol etme yetkisine sahiptir ancak kendisine Montrö Sözleşmesi ile verilen bu hakları iyiniyetli yorumlamalı ve makul sınırı aşmamalıdır.
KAYNAKÇA
Prof. Dr. Selami KURAN-Uluslararası Deniz Hukuku
Kudret ÖZERSAY-Türk Boğazlarından Geçiş Rejimi (https://xfs-1.ikon-x.com.tr:8880/mulkiye/2015/09/23.pdf )
Hacer ZORLU UĞUR-Türk Boğazlarının Önemi ve Montrö Sözleşmesi İle Sağlanan Denge Rejimi (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/342898 )
Araş. Gör. Dr. Enver ARIKOĞLU-Montrö Konvansiyonu Uyarınca Pek Yakın Savaş Tehlikesi Durumunda Türkiye’nin Yetkileri (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/411260 )
[1] BM DENİZ HUKUKU SÖZ. MD 17
Av. Asil ÖZKAN & Stj. Av. İrem POLAT
Comments