MİRASTAN KAYNAKLI İSTİHKAK DAVASI
- Av. Emre Dönmez
- 30 Haz 2021
- 16 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 Tem 2021

1. GİRİŞ
Tereke, ölen yahut gaipliğine karar verilen kimsenin hak ve borçları ile mal varlığının tamamıdır. Bir diğer deyişle, ölen kişinin mirasıdır. Hukukun ölüme bir sonuç bağladığı bahsinde, bir kişinin ölümüyle beraber, bu kişinin sahip olduğu hak ve borçlar yahut mal varlığı, yasal veya atanmış mirasçılara yasa gereğince doğrudan intikal eder. Fakat bazı durumlarda tereke yahut tereke malının bir kısmı, üçüncü bir kişinin fiili olarak elinde bulunur. Bir başka ifadeyle, miras bırakan hayattayken veya öldükten sonra, tereke yahut tereke malı haksız olarak bir üçüncü kişinin hakimiyeti altında yer almış olabilir. İşte bu hususta, mirasçıların, mirasçılıktan kaynaklanan üstün haklarını ileri sürerek, haksız zilyet üçüncü kişinin elinde bulunan tereke veya tereke malının iadesini sağlayabilirler. Mirasçıların, tereke veya tereke mallarının iade edilmesi için açtıkları bu dava mirastan kaynaklı istihkak davasıdır.
Davacı mirasçı, açtığı davada, kendi mirasçılık sıfatını koruma amacı güder ve davalı olan haksız zilyetten, elinde bulundurduğu tereke veya tereke malının kendisine iade edilmesini ister. Bu hak mirasçının kendi sıfatına tanınmış özel bir dava hakkıdır. Mirasçıya tanınan bir hak olan istihkak davasının niteliği ise bir eda davası olmasıdır.
Bahsedilen mirastan kaynaklı istihkak davası, koşulları, hükümleri ve zamanaşımı şeklinde 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda (“TMK”) 637-639 maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu yazıda, istihkak davası çeşitlerinden, miras sebebiyle istihkak davasının ne olduğundan, mirastan kaynaklı istihkak davasının konusu ve kapsamından, taraflarından, hükümlerinden, zamanaşımından bahsedilecektir.
Anahtar Kelimeler: Mirastan Kaynaklı İstihkak Davası, Tereke, Mirasçı, Türk Medeni Kanunu, Miras Davası, Haksız Zilyet,
2. İSTİHKAK DAVASI
İstihkak davası, borçlu olan bir kişinin haczedilen tüm malları borçlunun malıymış gibi hareket edildiğinden, haciz sonrası borçlu yahut bir üçüncü kişinin, haczedilen malın borçluya ait olmadığı iddiasıyla, bu malın kime ait olduğunun yani mülkiyetinin tespit edilmesi için açılan davadır. Bir başka deyişle, borçlunun malları haczedilirken bazı hallerde haczedilecek malların başkasına ait olduğu durumlar mevcut olabilir. İşte bu hallerde, haczedilen malın mülkiyetinin tespit edilmesi için açılan davalar istihkak davası olarak adlandırılır. Bu İstihkak davaları, açıklandığı üzere bir malın mülkiyetinin tespitini sağlıyorsa, mülkiyet hakkına dayanan davalardır.
İstihkak davasının hukukumuzda çeşitli şekilleri mevcuttur. Haciz için istihkak davası, mirastan kaynaklı istihkak davası, taşınmazlarda istihkak davası, adi istihkak davası istihkak davasının çeşitlerine örnek teşkil etmektedir. Yazının devamında mirastan kaynaklanan istihkak davası detaylı bir şekilde incelenecektir.
3. MİRASTAN KAYNAKLANAN İSTİHKAK DAVASI
Mirastan kaynaklı istihkak davaları, yasal ve atanmış mirasçıların, mirastaki üstün hakların kullanılarak, mirasın/terekenin bir bölümünü veya tamamını yahut terekeye dahil bir malı elinde bulunduran kişilere karşı bu malların geri verilmesini sağlamak amacıyla açılan miras hukukuna has bir eda davasıdır. Mirasçı, mirastan kaynaklanan haklarına dayanarak, tereke mallarına zilyet olan kişilerden bu malların geri verilmesini ister. Yani, “Bu dava, zilyet olmayan mirasçının mirasçı olmayan haksız zilyete karşı açtığı bir davadır.”[1] Mirastan kaynaklı istihkak davası TMK Madde 637’de ‘Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir. Bu davada hâkim, mirasçılık sıfatıyla ilgili uyuşmazlıkları da çözer.’ şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2020/3483 Esas, 2021/955 Karar Sayılı, 16.02.2021 Tarihli kararında, TMK Madde 637’ye atıf yaparak, karara konu uyuşmazlığın mirastan kaynaklı istihkak davası açılarak çözülebileceğini belirtmiştir:
“Davalılar vekili ve davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde ise; Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir. Bu davada hâkim mirasçılık sıfatıyla ilgili uyuşmazlıkları da çözer. (TMK m.637/1). Muris ... tarafından muhtelif tarihlerde ...'ın hesabına döviz cinsinden paralar gönderildiği, ...'ın da kendisine gönderilen dövizin bir kısmını diğer davalıların hesaplarına gönderdiği dosya kapsamında bulunan banka kayıtları ve bilirkişi raporlarından anlaşılmaktadır. Davacı murisi ...'ın gönderdiği paranın davalı ...'a bağışlandığı belli olmadığı gibi dosya kapsamında bulunan elektronik posta yazışmalarından; davacının murisi ...'ın, davalıların hesabında bulunan paralar hakkında tasarrufi işlemlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davacının talebinin miras sebebiyle istihkak olduğu gözetilerek davacının murisi ... tarafından yasal mirasçı sıfatı bulunmayan davalılara gönderdiği paranın istihkakına dair hüküm kurulması gerekirken, tenkis hesabı yapılarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2017/5151 Esas, 2018/95 Karar Sayılı, 09.01.2018 Tarihli kararında istihkak davasını;
“…4721 sayılı TMK'nun 637 maddesine göre yasal ve atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebi ile istihkak talebine dayalı alacak davasında terekeyi veya tereke malını elinde bulunduran davalıya karşı öğrenme tarihinden başlayarak 1 yıl ve her halde miras bırakanın ölümünün veya vasiyetnamenin açılmasının üzerinden 10 yıl geçmekle zaman aşımına uğradığı, davacının aynı konuya ilişkin…”
şeklinde tanımlamıştır.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2015/1903 Esas, 2015/6462 Karar Sayılı, 11.06.2015 Tarihli kararında yine istihkak davasının ne olduğu açıklanmıştır:
“Mahkeme davaya konu uyuşmazlığı miras nedeniyle istihkak olarak nitelendirip tazminata hükmetmiştir. Bir kimse terekenin veya terekeye giren bir malın mirasçısı olarak sahibi bulunduğunu ileri sürüp o terekenin veya o terekeye giren bir malın, terekeyi veya malı elinde bulunduran kimseden kendisine teslimini istediği ve davalı tarafından davacının miras hakkına itiraz edildiği hallerde Türk Medeni Kanunu’nun 637. maddesi hükmüne uygun bir miras sebebiyle istihkak davası söz konusu olur.”
Mirastan kaynaklanan istihkak davası hakkı, miras bırakan tarafından, atanmış veya yasal mirasçılarına geçen bir dava hakkı değildir. Mirastan kaynaklı istihkak davası açma hakkı, mirasçının, mirasçılık sıfatına sahip olmasından kaynaklanan bir dava hakkıdır. Yani, mirastan kaynaklı istihkak davası hakkı, mirasçının şahsına münhasır bir dava hakkıdır. Dolayısıyla bu dava, tereke veya tereke malı mirasçılık sıfatı haiz olmayan bir kimse tarafından açılamaz. Bu husus, mirastan kaynaklı istihkak davasının tarafları başlığın altında detaylıca incelenecektir.
3.1. MİRASTAN KAYNAKLI İSTİHKAK DAVASININ KONUSU ve KAPSAMI
Mirastan kaynaklı istihkak davası yukarıda bahsedildiği üzere terekeye dahil olan bir malı, mirasçı sıfatı olmadan, haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı, mirasa ilişkin hakların tesisi için yasal ve atanmış mirasçıların açtıkları davadır. TMK’de belirtilmiş birtakım durumlar dışında mirasçılar, miras bırakanın ayni haklarını, alacaklarını, borçlarını, taşınır veya taşınmaz zilyetliklerini ve malvarlığı haklarını olduğu gibi kazanırlar. Mirasa ilişkin haklar yahut terekeyi oluşturan mallar ise maddi ve maddi olamayan mallar şeklinde sınıflandırılırsa, maddi mallar kavramı içerisinde taşınır ve taşınmaz şeklindeki mallar; maddi olmayan mallar içerisinde ise alacak hakları ile fikri ve sınai haklar yer alacaktır.[2] Davada terekeye ait bir kısım mal talep edilebileceği gibi, terekenin tamamı da talep edilebilir. Kısacası davanın esas konusu, terekeye dahil olan malın yasal veya atanmış mirasçıya verilmesidir.
Dava konusu içerisine, miras hakkının tespiti veya mirasçı sıfatının belirlenmesi gibi hususlar dahil değildir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2016/615 Esas, 2018/5557 Karar Sayılı, 12.09.2018 Tarihli kararında, bu hususu şu şekilde açıklamıştır:
“…Davacılar ve davalılar, ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/366-1206 Esas, Karar sayılı verasete göre mirasçıdır. Tarafların mirasçılık sıfatları üzerinden uyuşmazlık bulunmadığından miras sebebiyle istihkak davasından söz edilemez…”
İstihkak davasında, miras haklarının tespiti veya mirasçılık sıfatının belirlenmesi gibi hususlar çözümlenmez ancak bazı durumlarda- davalının (mirasçı olmadan tereke malını haksız olarak elinde bulunduran kişi) davacının mirasçılık sıfatını reddetmesi- davada ön sorun olarak mirasçılık sıfatının belirlenmesi gerekebilir. Yani, mirasçı sıfatını haiz bir kimseye karşı mirastan kaynaklı istihkak davası açılması mümkün değildir. Böyle bir durumda açılacak dava olsa olsa miras paylaşma davası olacaktır.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2017/5151 Esas, 2018/95 Karar Sayılı, 09.01.2018 Tarihli kararında, mirasçılık sıfatı bulunan kimseye karşı miras sebebiyle istihkak davasının açılmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir:
“Davacılar miras bırakanın kardeşleri, davalı ise murisin sağ kalan eşidir. Davalı davada davacı tarafın mirasçılık sıfatına itiraz etmemiştir. Tarafların mirasçılık sıfatları üzerinden uyuşmazlık bulunmadığından miras sebebiyle istihkak davasından söz edilemez.”
Tüm bunlar doğrultusunda, mirastan kaynaklı istihkak davasının mirasçıların miras hakkını koruma altına aldığını ve herhangi bir haksız zilyedin elinde bulundurmasına karşın bir yaptırım niteliğinde olduğu söylenebilir.
Yargıtay, 14. Hukuk Dairesi 2016/16781 Esas, 2020/5461 Karar Sayılı, 28.09.2020 tarihli kararda:
“Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir. Mirasçılar, murisin ölümü ile mirası bir bütün olarak kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, murisin ayni haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini dolaysız kazanırlar. Birden çok mirasçı bulunması halinde mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. (TMK m. 640/1-2)”
3.2. MİRASTAN KAYNAKLI İSTİHKAK DAVASININ TARAFLARI
Davanın davacısı, davaya konu olmuş olan terekeyi elinde fiili olarak bulundurmayan/zilyet olmayan mirasçıdır. TMK Madde 637 uyarınca ‘Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir.’ Madde doğrultusunda davacının, yasal veya atanmış mirasçı olabileceği ve anlaşılmaktadır. Yasal mirasçılar, TMK’de, miras bırakanın kan hısımları, evlatlık ve altsoyu ile sağ kalan eş şeklinde belirtilmiştir. (TMK Madde 495-501) Atanmış mirasçı ise, miras bırakanın vasiyetname ile kendi iradesiyle yasal mirasçılarına ek olarak mirasına ortak gösterdiği/atadığı başka kişilerdir.
Bunların yanında belirtmek gerekir ki, bir kişinin tereke malını elinde bulunduran kişiye karşı dava açabilmesi için, ancak miras hakkını ileri sürebilecek durumda olması gerekmektedir. Dolayısıyla, mirasçılık sıfatı bulunmayan bir kişinin, tereke ya da tereke malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı mirastan kaynaklı istihkak davası açması mümkün olmayacaktır. Bu bağlamda açılacak dava olsa olsa adi istihkak davası olacaktır. Çünkü davacı davayı mirastan kaynaklı üstün hakkını ileri sürerek açmamaktadır. Adi istihkak davası daha sonra incelenecektir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/615 Esas, 2018/5557 Karar Sayılı, 12.09.2018 Tarihli kararda, mirasçılık sıfatı haiz olmayan kişilerin mirastan kaynaklı istihkak davası açamayacağını, açılacak davanın niteliğini şu şekilde hükme bağlamıştır:
“Terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı dava açan yasal veya atanmış mirasçının mirasçılıkta üstün hak iddiası bulunmuyorsa, açılan dava adi istihkak davasıdır. TMK 639 maddesinde yazılı zamanaşımı süresinin adi istihkak davasında uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Mal mevcut olduğu sürece zamanaşımı yoktur.”
TMK Madde 637 gereğince, miras sebebiyle istihkak davası, mirasçının mirasçılıktaki bir üstün hakkının bulunması da gerektiği ve her bir mirasçı için bu üstün hakkın eşit olduğu doğrultusunda, mirasçıların bu davayı birbirlerine karşı açamayacakları sonucuna ulaşmak gerekir.
Mirastan kaynaklı istihkak davasının davalı tarafı mirasçılar olamaz. Davacı, mirastan kaynaklı istihkak davasını, mirasçı olmasından kaynaklanan üstün haklarını ileri sürerek açtığından dolayı, davacının mirasçı olması durumunda, davalının da mirasçılık sıfatını ileri sürmesi pek tabii ki mümkün olacaktır. Üstelik bahsedildiği üzere hem davalı hem de davacı aynı tereke veya tereke malı üzerinde eşit bir şekilde mirasçı olmalarından kaynaklanan üstün hakları hasıl olduğundan, birbirlerine karşı da bunları ileri sürmeleri mümkün olmayacaktır.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2015/1903 Esas, 2015/6462 Karar Sayılı, 11.06.2015 Tarihli kararında, yine tarafları terekenin veya tereke malının mirasçısı olan bir istihkak davasının olmayacağına hükmedilmiştir:
“Somut uyuşmazlıkta davacı ve davalılar murisin alt soyudur. Davalılar, davada davacı tarafın mirasçılık sıfatına karşı koymamıştır. Tarafların mirasçılık sıfatları üzerinde bir uyuşmazlığın bulunmadığı hallerde, miras sebebiyle istihkak davasından söz edilemez. Uyuşmazlık Türk Medeni Kanunu’nun 640 ve devam maddelerinde belirtilen mirasın paylaşılmasına ilişkindir.”
Davanın davalısı, mirasçı olmayan haksız zilyettir. Bu haksız zilyet dava konusu tereke mallarını miras hakkına dayanarak elinde bulundurduğunu da ileri sürebilir veya hiçbir sebep göstermeksizin elinde de bulundurabilir. Önemli olan davalının tereke mallarını haksız surette elinde bulundurmasıdır.
Davada, davacı, davalının sahip olduğu zilyetlik sıfatının, geçerli olmayan bir tasarruf işleminden kaynaklandığını ileri sürmüşse, davacı öncelikle geçersiz olan tasarruf işleminin iptali yoluna başvurmalı sonrasında mirastan kaynaklı istihkak davası açılması yoluna gidilmelidir.
3.3. MİRASTAN KAYNAKLI İSTİHKAK DAVASINDA GÖREVLİ ve YETKİLİ MAHKEME
Miras sebebiyle istihkak davalarında görevli mahkeme 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) Madde 2 uyarınca Asliye Hukuk mahkemeleridir. Mirasçı, miras bırakan kişinin son yerleşim yerinde miras sebebiyle istihkak davası açabilir. Bu bağlamda yetkili mahkeme de miras bırakanın son ikametgahındaki mahkemedir. Tüm bu hususlar dahilinde mirasçıların açmak istedikleri miras sebebiyle istihkak davasının, miras bırakanın son ikametgahındaki Asliye Hukuk mahkemesinde açılması gerekir.
3.4. MİRASTAN KAYNAKLI İSTİHKAK DAVASINDA ZAMANAŞIMI
TMK Madde 639 mirastan kaynaklı istihkak davalarında zamanaşımını ‘Miras sebebiyle istihkak davası, davacının kendisinin mirasçı olduğunu ve iyiniyetli davalının terekeyi veya tereke malını elinde bulundurduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve herhâlde miras bırakanın ölümünün veya vasiyetnamenin açılmasının üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. İyiniyetli olmayanlara karşı zamanaşımı süresi yirmi yıldır.’ şeklinde düzenlemiştir. Madde lafzından da anlaşılacağı üzere, davalının iyiniyetli veya iyiniyetli olmaması durumlarında farklı zamanaşımı süreleri mevcuttur. Bunun yanı sıra, kanun, kısa ve uzun süreler de öngörmüştür.
Davacının, mirastan kaynaklı istihkak davasını açabilmesi için, iyiniyetli davalının, terekeyi veya tereke malını elinde bulundurduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde dava açmasını gerekli gören zamanaşımı süresi kısa süreli zamanaşımı olup aynı zamanda bu kısa zamanaşımı ‘sübjektif ve nispi’ [3] niteliği haizdir. Madde lafzından da anlaşılacağı üzere davacının mirasçı olduğunu öğrenmesi ve aynı zamanda da davalının terekeyi veya tereke malını iyiniyetli olarak elinde bulundurması gerekmektedir. Bu iki şartın vuku bulması durumunda ve her halde bunların davacı tarafından öğrenilmesi üzerinden bir yıl geçmesi ile ancak zamanaşımı defi ileri sürülebilecektir. Bir başka deyişle, davacının miras üzerindeki üstün hakkının mevcut olduğunu öğrendiği ve tereke veya tereke malının fiili olarak davalıda bulunduğunu öğrenmesi üzerinden bir yıl geçmesiyle, mirastan kaynaklı istihkak davası zamanaşımına uğrar. Bu bağlamda, zamanaşımının, bahsedilen iki hususun öğrenilmesiyle başlayacağı anlaşılmalıdır.
Madde lafzında geçen on yıllık zamanaşımı süresi ise, kanuni mirasçılar için miras bırakanın öldüğü gün, atanmış mirasçılar için ise, eğer ki bu atama işlemi miras sözleşmesiyle yapıldıysa miras bırakanın öldüğü gün; vasiyetname ile yapıldıysa vasiyetnamenin açıldığı gün işlemeye başlayacaktır. Bu uzun zamanaşımı süresinde, davacının, terekenin veya tereke malının haksız olarak başka bir kişi tarafından fiili olarak elinde bulundurduğunu bilmese dahi bu on yıllık zamanaşımı süresi işleyecektir. Bu on yıllık zamanaşımı süresi, herhangi bir bilme veya öğrenme durumunu aramadığından ve yalnızca mirasın açıldığı zamanı esas alan bir zamanaşımı olduğundan ‘objektif ve mutlak’ [4] bir zamanaşımıdır.
Davalının kötü niyetli olduğu durumlarda ise, TMK Madde 639 gereğince zamanaşımı süresi yirmi yıl olarak kabul edilmiştir. Zamanaşımının işlemeye başladığı an, yasal mirasçılarda, miras bırakanın öldüğü tarih; atanmış mirasçılarda ise, miras sözleşmesiyle atama yapılmışsa, miras bırakanın öldüğü tarih, vasiyetnameyle atama yapılmışsa, vasiyetnamenin açıldığı tarihtir. Bu bağlamda, tereke veya tereke malını elinde bulunduran davalının kötü niyetli olması durumunda ve aynı zamanda mirasın ve vasiyetnamenin açıldığı tarihten itibaren yirmi yıl geçmekle birlikte, miras sebebiyle istihkak davası zamanaşımına uğrayacaktır.
Belirtmek gerekir ki, tereke veya tereke malını elinde bulunduran davalı sadece en başından itibaren kötü niyetli olmayabilir. Zamanaşımının işleyen başladığı tarihten sonraki bir ve on yıllık süreler içerisinde de pek tabii ki kötü niyetli olabilir. Bu bağlamda davacının dava açması için yirmi yıllık uzun zamanaşımı süresi kabul edilecektir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2017/1253 Esas, 2021/1035 Karar Sayılı, 18.02.2021 Tarihli kararda, mirastan kaynaklı istihkak davasının zamanaşımı sürelerine TMK Madde 639’a atıf yaparak söz konusu uyuşmazlığı açıklığa kavuşturmuştur:
“Mirasçılar murisin malvarlığı içerisinde bulunan hak ve malları hakkı olmadan elinde bulunduran kişilere karşı bunları geri alabilmek amacıyla dava açabilirler. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 637. maddesinde “Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir.” hükmü düzenlenmiştir. Mirasçı sıfatını taşıyanlar murisin terekesini elinde bulunduran herkese karşı bu davayı yöneltebilirler. Türk Medeni Kanunu’nun 638. maddesinde, miras sebebiyle istihkak davasının kabulü hâlinde, tereke veya terekeye dahil malın, davacıya zilyetliğe ilişkin hükümler uyarınca verileceği; 639. maddesinde ise, iyiniyetli olmayanlara karşı zamanaşımı süresinin yirmi yıl olduğu düzenlenmiştir.”
Hukuk Genel Kurulu, 2017/1670 Esas, 2020/242 Karar Sayılı, 04.03.2020 tarihli kararda, haksız zilyedin iyiniyetli ve kötü niyetli olması durumundaki ayrımından yola çıkarak, kötü niyetli haksız zilyede karşı davacının açacağı davanın zamanaşımı süresi ilgili kanun maddesine atıf yaparak açıklanmıştır:
“4721 sayılı Kanun’un çeşitli hükümlerinde taşınmaz malikinin taşınmazına yapılan haksız müdahaleleri önleyici ve haksız kullanımı tazmin edecek mekanizmalar düzenlenmiştir. Kanun’un 683. maddesinde malikin, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız el atmanın önlenmesini de dava edebileceği belirtilmiştir. Kayıt malikinin mirasçıları 20 yıllık hak düşürücü süre içinde herhangi bir dava açarak zamanaşımı süresini kesme olanağına sahiptir. Bahsedilen süre, başvurucunun taşınmazın mülkiyetini kaybetmemesi için taşınmazı kullanan üçüncü kişiler aleyhine dava açması ve bir uyuşmazlık yaratması için yeterli bir süre olup, bunun yanı sıra dava açmasa bile taşınmazları tapuda mirasa dayanarak adına tescil ettirmek suretiyle de olağanüstü zamanaşımı ile kazanmayı engelleyebilecek imkânı bulunmaktadır (Orhan Yüksel, § 61-62).”
Yargıtay, 14. Hukuk Dairesi, 2019/3156 Esas, 2019/8389 Karar Sayılı, 09.12.2019 tarihli kararında ise, davacı mirasçının, iyiniyetli haksız zilyedin tereke ya da tereke malını elinde bulundurmasını öğrenmesinin üzerinden işleyecek olan zamanaşımı süresi TMK’ye atıf yapılarak hüküm koyulmuştur:
“Davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince; Türk Medeni Kanunu’nun 639. maddesi gereğince "Miras sebebiyle istihkakdavası, davacının kendisinin mirasçı olduğunu ve iyiniyetli davalının terekeyi veya tereke malını elinde bulundurduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl ve her halde miras bırakanın ölümünün veya vasiyetnamenin açılmasının üzerinden on yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. İyiniyetli olmayanlara karşı zamanaşımı süresi yirmi yıldır." Somut olayda da Türk Medeni Kanunu’nun 639. maddesi uyarınca miras sebebiyle istihkakdavasında terekeden doğan alacak istemi öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde zamanaşımına uğrar. Mirasçılar ... ile ...’in açtıkları miras sebebiyle istihkakdavası ile miras paylarına yönelik işlem yapıldığından haberdar oldukları kabul edilerek dava tarihi olan 02.06.2009 tarihi üzerinden değerlendirme yapılmalıdır.”
3.5. MİRAS SEBBEİYLE İSTİHKAK DAVASINDA İSPAT YÜKÜ
Mirastan kaynaklı istihkak davalarında davacı, miras bırakanın ölümüyle veya vasiyetnamenin açılmasıyla birlikte, mirastan kaynaklı üstün haklarının bulunduğunu, mirasçılık sıfatını haiz olduğunu ispat etmekle yükümlüdür. Bu bağlamda açılan davada, davalı tarafından davacının bu sıfatı reddedilirse, hâkim, ön sorun olarak davacının mirasçı sıfatının tespitinin yapılmasını isteyecektir. Davacı, yasal veya atanmış mirasçı sıfatını yasal mirasçı ise, mirasçılık belgesi, nüfus tablosu; atanmış mirasçı ise, atama bilgisinin mevcut olduğu vasiyetname, miras sözleşmesi ile ispat edecektir.
Davacının diğer ispat etmesi gereken hususlardan biri, davaya konu olmuş malların -maddi mallar ile maddi olmayan mallar- terekeye ait mallar olduğudur. Bunun yanı sıra, davacı, tereke veya tereke malının davalı tarafın haksız olarak elinde bulundurduğunu da ispat etmesi gerekmektedir. Mirasçısı olduğu mirasa, bu haksız elinde bulundurma dolayısıyla sahip olamaması gerekmektedir.
Bu kapsamda belirtmeden geçilmeyecek bir diğer husus ise, davalının, elinde bulundurduğu tereke veya tereke malını, miras bırakanın ölümünden önce ondan satın aldığını veya kendisine bu malların miras bırakan tarafından sağlığında bağışlandığını ileri sürebilir. Böyle bir beyan doğrultusunda, hâkim, tıpkı mirasçılık sıfatının reddedilmesi durumunda bunu bir ön sorun olarak kabul edip çözmesi gibi burada da miras bırakanın ölümünden önce böyle bir işlem yapıp yapmadığını bir ön sorun olarak kabul edip çözmesi gerekmektedir.
3.6. MİRASTAN KAYNAKLI İSTİHKAK DAVASININ HÜKÜM ve SONUÇLARI
TMK Madde 638’de, mirastan kaynaklı istihkak davasının hüküm ve sonuçlar ‘Miras sebebiyle istihkak davasının kabulü hâlinde, tereke veya terekeye dahil mal, davacıya zilyetliğe ilişkin hükümler uyarınca verilir. Miras sebebiyle istihkak davasında davalı, tereke malını zamanaşımı yoluyla kazandığını ileri süremez.’ şeklinde düzenlenmiştir. Maddeden de anlaşılacağı üzere, mirasçı, tereke veya tereke malını aynı miktarda geri alır. Fakat tereke, mahiyeti gereği azalıp artabilecek bir özelliktedir. Bu nedenle davalı, terekeyi veya tereke malını haksız olarak elinde bulundurduğu süre zarfında, söz konusu malda eksilme yahut malın yerine artık başka bir şeyin bulunması durumunda, davalı artık söz konusu malı aynen iadeyi gerçekleştiremeyeceğinden dolayı, dava sonunda davalı, ayni ikame prensibi gereğince terekeden çıkan veya terekeye dahil olan değerleri davacıya vermekle yükümlüdür. Geri verilmesi gereken değerler, ilk değerin yerine geçen değerlerdir.
Mirastan kaynaklı istihkak davasının hükümlerinden birinin, davanın kazanılması bahsinde, tereke ve tereke mallarının mirasçıya geri verilmesidir. Davanın diğer bir hükmü ise, tereke veya tereke mallarının aynen ikame prensibi çerçevesinde iade edilmesidir. Bu hüküm kapsamında belirtmek gereken bir diğer noktada, iade edilen ikame değerlerin, davalının iyi niyetine bağlı olmadığıdır. Bir başka deyişle, kazanılmış bir mirastan kaynaklı istihkak davasında, davalı ister iyi niyetli olsun ister kötü niyetli olsun tereke ve tereke mallarını geri vermek zorundadır. Burada, geri verme açısından iyi niyetli ve kötü niyetli arasında bir ayrım yapılmamıştır. Lakin, davacının, dava sonuçlanana kadarki zaman içerisinde, mirasından yoksun kaldığı gerekçesiyle uğradığı zararların tazmini iyi niyetli açısından mümkün kılınmamıştır. Dolayısıyla, iyi niyetli davalı, elinde bulundurduğu tereke veya tereke malının tükenmesinden, yok olmasından, kaybedilmesinden sorumlu olmayacaktır. Hatta davalı, iyiniyetli olması sebebiyle, mal üzerinde, malın yararına olan veya onun değerinde artışa neden olan harcamalarını da davacıdan talep etme imkanına sahip olacaktır. Davacının bu harcamaların karşılığını iyiniyetli davalıya vermemesi durumunda davalı, tereke veya tereke malını iadeden kaçınabilecektir. TMK Madde 994 iyiniyetli zilyedin, bu durumda yapılan harcamaları talep edebileceğini ve harcamaların karşılığının verilmemesi durumunda iadeden kaçınabileceğini ‘İyiniyetli zilyet, geri vermeyi isteyen kimseden şey için yapmış olduğu zorunlu ve yararlı giderleri tazmin etmesini isteyebilir ve bu tazminat ödeninceye kadar şeyi geri vermekten kaçınabilir.’ Şeklinde hükme bağlamıştır.
Pek tabii ki bu durumlar, kötü niyetli davalı için mümkün olmayacak, kötü niyetli davalı, tüm bu zararların tazmininden ve elinde bulunan tereke veya tereke malının tüketilesinden, yok olmasından ve kaybedilmesinden sorumlu olacaktır. TMK Madde 995, iyiniyetli olmayan zilyet bakımından bu hususları ‘İyiniyetli olmayan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır.’ şeklinde düzenlemiştir.
4. MİRASTAN KAYNAKLI İSTİHKAK DAVASI İLE ADİ İSTİHKAK DAVASI AYRIMI
Adi istihkak davası, Yargıtay’ın 14. Hukuk Dairesi, 2016/1176 Esas, 2016/7453 Karar Sayılı, 22.09.2016 Tarihli kararında
“Terekeye veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı dava açan yasal veya atanmış mirasçının mirasçılıkta üstün hak iddiası bulunmuyorsa açılan dava adi istihkak davası olarak adlandırılmaktadır. Adi istihkak davasında miras sebebiyle istihkak davasından farklı olarak mirasçılıkta üstün hak iddiası bulunmadığı gibi mirasçılık sıfatıyla ilgili uyuşmazlık da mevcut değildir. Mirasçıların istihkak davası açması her zaman imkân dahilindedir. Somut olayda; davacılar yasal mirasçı olduklarından ve mirasçılık sıfatlarına yönelik bir itiraz bulunmadığından 4721 sayılı TMK 637. maddesinde belirtilen hükümlerinin bu davada uygulanması mümkün değildir. Mirasçıların üstün hak iddiası bulunmadığından dava (adi) istihkak istemine ilişkindir.”
şeklinde belirtilmiştir.
Mirastan kaynaklı istihkak davası, miras hakkının ihlal edilmesi durumunda açılır. Adi istihkak davası ise, mülkiyete dayanan davadır. Miras sebebiyle istihkak davası ve adi istihkak davasını birbirinden ayıran en temel nokta, adi istihkak davasında davalının, tereke malı için zamanaşımı defini ileri sürememesidir.
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2019/2793 Esas, 2019/8511 Karar Sayılı, 10.12.2019 Tarihli kararında adi istihkak davasında zamanaşımı itirazının öne sürülemeyeceği belirtilmiştir:
“Yasal veya atanmış mirasçı, terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı mirasçılıktaki üstün hakkını ileri sürerek miras sebebiyle istihkak davası açabilir. Bu davada hâkim mirasçılık sıfatıyla ilgili uyuşmazlıkları da çözer. (TMK m.637/1) Terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı dava açan yasal veya atanmış mirasçının mirasçılıkta üstün hak iddiası bulunmuyorsa, açılan dava adi istihkak davasıdır. TMK 639 maddesinde yazılı zamanaşımı süresinin adi istihkak davasında uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Mal mevcut olduğu sürece zamanaşımı yoktur. Davacılar ve davalılar, ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/366-1206 Esas, Karar sayılı verasete göre mirasçıdır. Tarafların mirasçılık sıfatları üzerinden uyuşmazlık bulunmadığından miras sebebiyle istihkak davasından söz edilemez. Mirasçılar arasındaki adi istihkakta zamanaşımı söz konusu olmaz.”
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/16781 Esas, 2020/5461 Karar Sayılı, 28.09.2020 Tarihli kararında, adi istihkak davası ve mirastan kaynaklı istihkak davasının ne olduğu açıklanmış ve bu davalar için mevcut olan zamanaşımı süreleri belirtilmiştir:
“Terekeye veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı dava açan yasal veya atanmış mirasçının mirasçılıkta üstün hak iddiası bulunmuyorsa açılan dava adi istihkak davası olarak adlandırılmaktadır. Adi istihkak davasında miras sebebiyle istihkak davasından farklı olarak mirasçılıkta üstün hak iddiası bulunmadığı gibi mirasçılık sıfatıyla ilgili uyuşmazlık da mevcut değildir. Mirasçıların istihkak davası açması her zaman imkân dahilindedir.”
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2016/8887 Esas, 2019/3901 Karar Sayılı, 02.05.2019 Tarihli kararında ise adi istihkak davalarının görüleceği mahkeme hükme bağlanmıştır:
“Kanunda bu konuda aksine bir düzenleme bulunmadığına göre, mirasta adi istihkak isteğine ilişkin davalarda davanın değerine bakılmaksızın Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir.”
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, 2016/615 Esas, 2018/5557 Karar Sayılı, 12.09.2018 Tarihli kararında:
“Terekeyi veya bazı tereke mallarını elinde bulunduran kimseye karşı dava açan yasal veya atanmış mirasçının mirasçılıkta üstün hak iddiası bulunmuyorsa, açılan dava adi istihkak davasıdır. TMK 639 maddesinde yazılı zamanaşımı süresinin adi istihkak davasında uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Mal mevcut olduğu sürece zamanaşımı yoktur. Davacılar miras bırakanın ilk eşinden olan altsoyu, davalılar ise murisin ikinci eşinden altsoyudur. Davalılar davada davacı tarafın mirasçılık sıfatına itiraz etmemiştir. Tarafların mirasçılık sıfatları üzerinden uyuşmazlık bulunmadığından miras sebebiyle istihkak davasından söz edilemez. Bu durumda davacıların 1186 parsel sayılı taşınmazdaki kamulaştırma bedelinden kaynaklanan talepleri bakımından; mirasçılar arasındaki adi istihkakta zamanaşımı söz konusu olmayacağından mahkemece davanın esası hakkında inceleme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile zamanaşımından dolayı davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.”
Mirastan kaynaklı istihkak davasının özelliklerini kısaca özetleyecek olursak:
· Mirastan kaynaklı istihkak davası, yalnızca atanmış veya yasal mirasçılar tarafından açılabilir.
· Mirastan kaynaklı istihkak davası, mirasçı olmayan ve terekenin tamamını veya bir kısmını haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı açılır.
· Mirastan kaynaklı istihkak davası, mirasçıların miras üzerindeki haklarını korumak amacıyla düzenlenmiş özel bir dava hakkıdır.
· Mirastan kaynaklı istihkak davası hakkı, mirasçılara, miras bırakandan geçen bir hak değildir. Bu hak mirasçıların doğrudan mirasçı olma sıfatlarından kaynaklanan şahsi bir dava hakkıdır.
· Mirastan kaynaklı istihkak davası ancak mirasa mirasçı olduğu/mirasın açıldığı zaman fiilen sahip olmadığı tereke malları için açılır.
· Mirastan kaynaklı istihkak davası miras hukukuna özgü bağımsız bir davadır.
· Mirasçılar, söz konusu istihkak davasına, terekeye dahil her türlü değeri konu edebilirler. (Maddi mallar- maddi olmayan mallar, taşınır ve taşımaz şeklindeki maddi mallar girdiği gibi, alacak haklarıyla fikri ve sınai hakların konusunu oluşturan maddi olmayan mallar)
Miras sebebiyle istihkak davalarında, görevli mahkeme Asliye Hukuk mahkemesi, yetkili mahkeme ise, miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir.
KAYNAKÇA
1. Fikret EREN, ‘MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASI’, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi- Hukuk Araştırmaları Dergisi
2. Muhammed BEŞLER, ‘MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASI’, Yüksek Lisans Tezi, T.C. İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı Özel Hukuk Yüksek Lisans Programı, 2018, İstanbul
3. Sirmen, Eşya H., 7. B., s. 91 vd.; Oğuzman / Seliçi / Oktay- Özdemir, Eşya H., 20. B., s. 105 vd.; Oğuzman / Seliçi / Oktay- Özdemir, Eşya H., Kısaltılmış Ders Kitabı, 1. Baskı, s. 56 vd.
4.Seldağ GÜNEŞ CEYLAN, ‘ROMA HUKUKU’NDAN GÜNÜMÜZE İSTİHKAK DAVASI’ (https://www.google.com.tr/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=&cad=rja&uact=8&ved=2ahUKEwjPirzL07LxAhXKyqQKHY3QCjA4FBAWMAZ6BAgIEAM&url=http%3A%2F%2Fwebftp.gazi.edu.tr%2Fhukuk%2Fdergi%2F3_6.pdf&usg=AOvVaw0ky2nV2LtvPDEVaaHErRDn )
[1] Fikret EREN, ‘MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASI’, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi- Hukuk Araştırmaları Dergisi, s.1047 [2] Fikret EREN, ‘MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASI’, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi- Hukuk Araştırmaları Dergisi, s.1048
[3] Fikret EREN, ‘MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASI’, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi- Hukuk Araştırmaları Dergisi, s.1058 [4] Fikret EREN, ‘MİRAS SEBEBİYLE İSTİHKAK DAVASI’, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi- Hukuk Araştırmaları Dergisi, s. 1059
Av. Emre DÖNMEZ & Stj. Av. Selda DEMİREZEN
Comments