top of page

MARKA HAKLARININ İHLALİ VE MARKA SAHİBİNİN HAKLARI

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Asil Özkan
    Av. Asil Özkan
  • 14 Eki 2021
  • 13 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 14 Eki 2021


Ticari hayatın asıl unsurlarını oluşturan ticari işletmelerin; sermaye, hammadde, üretilmiş mal\ürün gibi maddi varlıklarının yanı sıra sermaye, ticaret unvanı, marka, tescil gibi gayri maddi varlıkları da bulunmakta ve işbu marka da ticari hayatın vazgeçilmez unsurlarının en önemlilerinden bir tanesini oluşturmaktadır.[1]


Her geçen gün gelişmekte olan teknoloji ile marka hakkı sahibinin hukuki menfaatinin korunması noktasında taklit markaların sorun teşkil etmesi nedeniyle, marka tescili de oldukça önemli bir konu haline gelmiştir.


Marka


6769 Sayılı Sınai ve Mülkiyet Kanunu’nda ("SMK") marka şu şekilde tanımlanmıştır:


SMK madde 4: “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.”


Genel anlamıyla marka, bir ürünü diğer ürünlerden ayırt etmeye yarayan her türlü işaret ve yazı olarak tanımlanabilir. Söz konusu bu hususlar ayırt edici nitelikte değilse marka niteliğinden de bahsedilemez.[2]


Marka işletmelerin ürünlerini veya hizmetlerini tüketicilere tanıtma yahut yeniden pazarlama noktasında tüketicinin karar vermesinde en önemli fonksiyonlardan bir tanesini oluşturmaktadır. [3]


Markanın ticari hayattaki işlevleri şu şekilde sıralanabilir; kaynak gösterme, ayırt edicilik, reklam oluşturma ve garanti etme. Bunların dışında marka; üreticisini, marka sahibini, hizmet sağlayıcısını kural olarak belirtici nitelikler taşımamaktadır.


Tescilli Marka- Tescilsiz Marka Ayrımının Önemi


SMK neticesinde marka koruması tescil ile elde edilebilmektedir. Bu husus SMK Madde 7\1 hükmünde açıkça ifade edilmiştir. Söz konusu madde hükmü şu şekildedir:

“Madde 7- (1) Bu Kanunla sağlanan marka koruması tescil yoluyla elde edilir.”


Bu madde uyarınca, bu hükümden yalnızca tescilli markaların yararlanacağı belirtilmiştir. Bundan dolayıdır ki marka siciline tescil edilmiş olan ve hakları ihlal edilmiş markalar SMK uyarınca tazminat davaları açabilecektir.


Tescil edilmemiş markanın koruması ise 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ("TTK") belirtilen madde 56 vd. haksız rekabet hükümlerine göre sağlanacaktır. Dolayısıyla tescil edilmemiş markalar SMK’nin sağladığı ayrıcalıklardan yararlanamayacaktır.


Maddi ve manevi tazminat talep etme hakkı, hem TTK hem de SMK uyarınca marka hakları ihlal edilmiş olan kimselere tanınmıştır. Yalnız SMK’de öngörülmekle birlikte itibar tazminatını talep etme hakkı ise sadece markasını tescil ettirmiş kimselere tanınmıştır.


Tescilli markalar hem SMK hem de TTK’deki haksız rekabet hükümlerine göre seçimlik dava haklarını kullanabilecekken; tescilsiz markalar yalnızca TTK’deki haksız rekabet hükümlerindeki dava haklarını kullanabileceklerdir.


SMK m.7 hükmü neticesinde marka üzerindeki hak, tescil kapsamındaki mal veya hizmetleri içeren bir hak olmakla birlikte, marka sahibinin izni olmadan marka haklarının kullanılmasını önleyen mutlak bir haktır. Bu husus sahibine, izni olmadan markanın kullanılması durumunda önleme yetkisi veren ve ayni etkileri barındıran münhasır bir haktır.[4] Aynı zamanda bu hak, olumsuz yasaklama yetkilerinin yanında bir de olumlu kullanma haklarından oluşmaktadır. Olumlu kullanma hakları neticesinde hak sahibi dilerse bunu kendisi kullanabilir yahut lisans sözleşmeleri vasıtasıyla da üçüncü kişilere devretme yetkisine sahiptir.[5]


Markanın, marka sahibinin izni olmadan kullanılması halinde, bu hak sahibi bunu engelleyerek veya buna izin vererek kendisine tanınmış bulunan bu münhasır yetkilerini kullanabilir.[6] Marka sahibi, markasının izinsiz kullanılması halinde aşağıdaki fiillerin önlenmesini herkese karşı ileri sürebilecektir:


SMK madde 7\2 uyarınca,


"(2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır:

a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması.

b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması.

c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması."


Aşağıda belirtilecek durumlarda izinsiz bir kullanım mevcut ise ikinci fıkra hükmü uyarınca bunlar da yasaklanabilir:


SMK madde 7\3 uyarınca,


"(3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir:

a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması.

b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi.

c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi.

ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması.

d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.

e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması.

f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması."


SMK madde 7\3 hükümleri sınırlı sayıda değil, örnek niteliğindedir ve bu haller çoğaltılabilir.


Tescil edilen markanın aynı mal veya hizmet çerçevesinde sınırlı şekilde korunacağına dair bahsi geçen ilkenin istisnasını tanınmış markalar oluşturmaktadır. Buna göre tescilli tanınmış bir markanın farklı mal veya hizmetlerde ayrı ayrı kullanılması söz konusu olmamakta ve marka sahibinin itirazı üzerine farklı mal veya hizmet üreticilerinin tescil başvuruları reddedilmektedir. Bu düzenlemeyle tanınmış marka hakkı sahibinin hakları korunmakta ve diğer kişilerin emek sarf etmeden ve karşılığını ödemeden yararlanmasının önüne geçilmektedir.

SMK madde 23\1 uyarınca tescilli markanın koruma süresi 10 yıl olarak belirlenmiştir ve bu süre onar yıllık dönemler halinde yenilenebilecektir.


Marka Hakkına Tecavüzün Tanımı ve Tecavüz Olarak Sayılan Fiiller


Markanın haksız kullanılması, iltibas sebebi ile markaya tecavüz edilmesi ve marka haklarının ihlal edilmesi halinde kanun koyucu SMK’de bazı hukuki ve cezai korumalar öngörmüştür.


Marka hakkına tecavüzden bahsedilebilmesi için SMK madde 29’daki sınırlı sayıdaki (numerus clausus) hususlardan birinin gerçekleşmiş olması ve aynı zamanda da hukuka uygunluk sebeplerinden birinin bulunmaması gerekmektedir, nitekim tecavüz bir haksız fiil niteliği taşımaktadır. SMK madde 29’daki korumalar hukuki koruma niteliğindedir.


Markanın veya ayırt edilemeyecek kadar benzerinin (iltibas) marka sahibinin izni olmadan, haksız bir şekilde diğer mal yahut hizmetlerde kullanılması marka ihlaline sebebiyet vermektedir. Burada korunmakta olan amaç, tescil edilmiş marka ile aynı yahut benzer nitelikteki mal veya hizmetlerde kullanılan işaretlerin, yazıların, tüketiciler üzerinde yanılgı oluşturması varsayımı karşısında zararın doğumunu engellemektir.[7] Bu marka haklarının ihlali neticesinde uğranılan zararların giderilmesi amacıyla da maddi ve manevi tazminat ile itibar tazminatı talep ve dava edilebilmektedir.


Marka hakkına tecavüz niteliğindeki fiiller SMK madde 29 uyarınca şu şekilde ifade edilmektedir:


Madde 29

"(1) Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır:

a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak.

b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek.

c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak.

ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek."


Markanın, ‘ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle’ ifadesiyle ihlal edilmesi hali somut olayın özelliklerine göre değerlendirilecektir. Bu hususa ilişkin Yargıtay bir kararında iltibasın olmadığına dair şu ifadelere yer vermiştir:


“Bölge Adliye Mahkemesince tüm dosya kapsamına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda; "AKDENİZ ELEKTRİK DAĞITIM" ibareli başvuru ile redde mesnet "AKDENİZ KABLO" ibareli marka arasında 556 sayılı KHK'nın ilgili maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunmadığı, zira taraf markalarında ortak olarak yer alan "AKDENİZ" ibaresinin bir coğrafi bölgenin ve ülkemizin kıyısı bulunan bir denizin adı olup, kimsenin tekeline bırakılamayacağı, dolayısıyla mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davalı TPMK ve davalı şirket vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın ilgili maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.”[8]

Yargıtay bir başka kararında ise iltibasa ilişkin olarak şu kararı vermiştir:


“Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun "Tigertech" ibareli başvuru ile redde mesnet "tiger" asıl unsurlu markalar arasında 556 sayılı KHK'nın ilgili maddesi anlamında ortalama alıcılar nezdinde görsel, işitsel ve anlamsal olarak bıraktıkları genel izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali içerecek şekilde iltibas tehlikesinin bulunduğu, marka kapsamlarındaki mal ve hizmetler arasında benzerlik olduğu, başvuruda farklı olarak yer verilen "tech" ibaresinin başvuruya yeterli ayırt ediciliği sağlamadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmiştir. Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir. Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın ilgili maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.”[9]

Marka Hakkına Tecavüz Edilmesi Halinde Hukuki Sorumluluk


SMK madde 149\1 uyarınca marka hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden şu taleplerde bulunabilecektir:


Madde 149

"(1) Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir:

a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti.

b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi.

c) Tecavüz fiillerinin durdurulması.

ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini.

d) Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması.

e) (d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması.

f) Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g) Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi."


SMK madde 159\1 uyarınca dava açmakta hakkı olan kimseler, davaya konu olan markanın haksız kullanımının, Türkiye’de markaya tecavüzün yapıldığını yahut yapılması noktasında çok ciddi ve etkin çalışmalar yapıldığına dair hususları ispat etmek şartı ile mahkemeden ihtiyati tedbir talebinde bulunabilecektir. SMK 159\2 uyarınca ihtiyati tedbir özellikle şu hususları kapsamalıdır:


“a) Davacının sınai mülkiyet hakkına tecavüz teşkil eden fiillerin önlenmesi ve durdurulması.

b) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilerek üretilen veya ithal edilen tecavüze konu ürünlere, bunların üretiminde münhasıran kullanılan vasıtalara ya da patenti verilmiş usulün icrasında kullanılan vasıtalara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde, Türkiye sınırları içinde veya gümrük ve serbest liman veya bölge gibi alanlar dâhil, bulundukları her yerde elkonulması ve bunların saklanması.

c) Herhangi bir zararın tazmini bakımından teminat verilmesi.”


Ayrıca 159\2-b bendi ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 57. Maddesi uyarınca örneğin taklit ürünlere gümrükte el konulabileceği belirtilmekte ancak bu ürünlere el koyabilmek için hak sahibinin yahut temsilcisinin ilgili gümrük müdürlüğünde talepte bulunması gerekmektedir. El koyma işlemi neticesinde hak kaybına uğrayan marka sahibi yahut temsilcisi 10 gün içerisinde dava açmalı yahut mahkemeden tedbir niteliğinde bir karar almalıdır. Aksi halde bu on günlük süre sonunda el koyma işlemi sona erecektir. Gümrük kanununda, el konulan eşyalar çabuk bozulacak mahiyette ise, bu süre üç iş günü olarak düzenlenmiştir.


Marka Hakkına Tecavüz Edilmesi Halinde Tazminat


SMK 150\3 uyarınca Hak sahibi, sınai mülkiyet hakkının ihlali iddiasına dayalı tazminat davası açmadan önce, delillerin tespiti ya da açılmış tazminat davasında uğramış olduğu zarar miktarının belirlenebilmesi için, sınai mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili belgelerin, tazminat yükümlüsü tarafından mahkemeye sunulması konusunda karar verilmesini mahkemeden talep edebilir.”


Maddi Tazminat


Marka hakkına tecavüz niteliğinde olan fiilleri gerçekleştirmiş olan kişiler, marka hakkı sahibinin, fiili olarak uğramış olduğu zararı yahut yoksun kaldığı karı tazmin etmekle yükümlüdürler. Marka hakkına tecavüz edilmesi, haksız fiil niteliğinde olduğundan ötürü, haksız fiillere ilişkin tazminat davalarına ilişkin kurallar burada da söz konusu olmaktadır. Bu noktada marka hakkı sahibinin tazminat elde edebilmesi için hak sahibinin; öncelikle marka hakkına yönelik haksız bir ihlalin olmasını, bu ihlal neticesinde de marka hakkı sahibinin zarara uğramış olduğunu ve ihlali gerçekleştiren kimsenin kusurlu olduğunu ispat etmesi gerekmektedir. Marka hakkı sahibinin maruz kaldığı maddi kayıplar ile birlikte yoksun kalınan kar maddi tazminat davası ile talep edilebilecektir.


Manevi Tazminat


Tüzel kişilerin de itibarı, şeref ve saygınlığı olduğundan mütevellit, SMK 150\2 uyarınca “Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir.” denilerek manevi tazminat hakkı düzenlenmiştir.


Yargıtay marka tecavüzü söz konusu olduğunda daima manevi tazminata da hükmedilmesi gerektiğini şu açıklamalarla belirtmiştir:


Yargıtay bir kararında:


“Davalının `ROYALTENTE` ibaresini marka gibi kullandığı, bu durumun davacının tescili markasına tecavüz teşkil ettiği dosya kapsamıyla sabittir. 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 62 nci maddesinde marka hakkı tecavüze uğrayan marka sabinin diğer istemlerinin yanı sıra manevi tazminat da talep edebileceği düzenlenmiştir. Ancak, anılan Kanun Hükmünde Kararname’de manevi tazminata hangi koşullarda hükmedileceğine ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Bu istemin, genel hükümler arasında yer alan BK’nın 49 ve TTK’nın 58/1-e maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Davalının eylemleriyle davacı markasına tecavüz ettiği sabit olduğuna göre, uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.”[10]

İtibar Tazminatı


Marka hakkının kötü biçimde kullanılması, kötü ürünler üretilmesi, bunların temini ve satışı neticesinde marka hakkının itibarı zedelenmekte ve bunun neticesinde de manevi tazminattan farklı olarak marka hakkı sahibi yahut işletme doğrudan itibar tazminatı talep edebilmektedir. Bu tazminat türü doktrin tarafından manevi tazminat ile pek bir farkı olmadığı hususunda eleştirilmektedir.


İnternet Ortamında Marka Hakkına Tecavüz Hallerinde Erişimin Engellenmesi Talebi


5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun ile internet ortamında yapılmış olan kişilik haklarının ihlal edilmesi neticesinde ve talep edilmesi halinde, işbu ihlali oluşturan erişime engel kararı verilebileceği hüküm altına alınmıştır. Bu kararların verilmesinde görevli mahkeme ise Sulh ceza mahkemeleridir.


‘‘Taraflarca deliller sunulduktan ve resen celbi gerekenler de toplandıktan sonra dosyada bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş olup, dosyanın tevdi olunduğu bilirkişi heyeti hazırlamış oldukları 15/10/2018 tarihli raporda sonuç olarak, dava konusu http://….suaritmaservisleri.net ve http://…web.tr isimli internet sitelerinin alan adı sahibi ve içerik sağlayıcısının davalı olduğu, söz konusu internet sitelerinin arşiv kayıtlarında “…. ” ve “…. ” ibareli logoların kullandığı ve belirtilen şekildeki kullanımların ortalama tüketici nezdinde karışıklık yaratma ihtimalinin yüksek olduğu, tüketicilerin bu siteleri işletenleri markanın sahibi davacının yetkili servis ve satıcıları olarak algılayabilecekleri,’’ şeklinde hüküm verilmiştir.

“Davalıya tebliğ olunan dava dilekçesinin içeriği itibariyle tecavüzden haberdar olan ve buna rağmen üçüncü kişiler tarafından davalıya ait web sitesindeki ihlal oluşturan dava konusu içeriğin web sitesinden çıkartılması ya da erişiminengellenmesi şeklinde olumlu bir davranışta bulunmayarak, tecavüz teşkil eden içeriği işletmecisi olduğu adlı web sitesinden çıkartmamak suretiyle kusurlu davranan davalının, iştirak halinde sorumluluğu nedeniyle davacının tescilli marka hakkına tecavüzün durdurulması, önlenmesi ve tecavüzün sonuçlarının ortadan kaldırılması talepleri bakımından eda hükmü oluşturulması gerekirken; davanın husumetten reddine ilişkin yerel mahkeme direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.”[11]

Tüzel kişilerin tescilli yahut tescilsiz markalarının ve\veya tescilli ticaret unvanlarının haksız rekabet teşkil edecek biçimde internet üzerinde kullanılması, tüzel kişinin kişilik hakkına saldırı niteliğinde olup, 5651 sayılı kanun kapsamında koruma altına alınmıştır.

Marka hakkı sahibi, marka ihlalinin gerçekleştiği durumlarda bunu içerik sağlayıcısına, içerik sağlayıcısına ulaşamadığı hallerde yer sağlayıcısına başvurarak kendisiyle ilişkili içeriğin yayından kaldırılmasını ve yayındaki kapsamından çok olmamak üzere hazırlamış olduğu cevabı bir hafta süre ile yayınlamasını isteyebilir. İçerik yahut yer sağlayıcısı talebin kendisine ulaştığı andan itibaren iki gün içerisinde talebi yerine getirir, eğer talep yerine getirilmezse reddedilmiş sayılır. Talebin reddedilmesi yahut reddedilmiş sayılması durumunda marka hakkı ihlal edilen marka sahibi, on beş gün içerisinde yerleşim yerindeki sulh ceza hakimliğine başvurarak kendisine ait içeriğin yayından kaldırılmasını, yayındaki kapsamından fazla olmamak şartıyla hazırlamış olduğu yanıtın bir hafta süreyle internet üzerinde yayınlanmasını talep edebilecektir.


Görevli ve Yetkili Mahkeme


Görevli mahkeme, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi ile Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’dir. Ancak bu mahkemelerin kurulmamış olduğu yargı çevrelerinde, Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi yerine görevli mahkeme; Asliye Hukuk Mahkemesi ve Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi yerine görevli mahkeme; Asliye Ceza Mahkemesi’dir.


SMK 156\3 sınai mülkiyet hakkı sahibinin, üçüncü kişiler aleyhine açacağı hukuk davalarında yetkili mahkeme, davacının yerleşim yeri veya hukuka aykırı fiilin gerçekleştiği yahut bu fiilin etkilerinin görüldüğü yer mahkemesidir.

(4)Davacının Türkiye’de yerleşim yeri bulunmaması hâlinde yetkili mahkeme, davanın açıldığı tarihte sicilde kayıtlı vekilin işyerinin bulunduğu yerdeki ve eğer vekillik kaydı silinmişse Kurum merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemedir.

(5) Üçüncü kişiler tarafından sınai mülkiyet hakkı sahibi aleyhine açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerinin bulunduğu yer mahkemesidir. Sınai mülkiyet hakkı başvurusu veya sınai mülkiyet hak sahibinin Türkiye’de yerleşim yeri bulunmaması hâlinde, dördüncü fıkra hükmü uygulanır.


Zamanaşımı


Marka hakkına tecavüz niteliği taşıyan fiiller haksız fiil teşkil ettiğinden dolayı burada 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin zamanaşımı süreleri uygulanacaktır. İşbu süreler; zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren başlayarak 2 yıl ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Ancak marka hakkına tecavüz bir suç teşkil ediyorsa buna ilişkin ceza kanunlarındaki öngörülen süreler uygulanacaktır.


İhlal Halinde Başvurulabilecek Cezai Yaptırımlar


Bir başkasına ait olan tescili markaya tecavüz edilmesi halinde kanun koyucu şikayet üzerine bazı cezai yaptırımlar öngörmüştür. Bu yaptırımlar SMK madde 30 uyarınca şu şekilde belirtilmiştir:


Madde 30

"(1) Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(2) Marka koruması olduğunu belirten işareti mal veya ambalaj üzerinden yetkisi olmadan kaldıran kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(3) Yetkisi olmadığı hâlde başkasına ait marka hakkı üzerinde devretmek, lisans veya rehin vermek suretiyle tasarrufta bulunan kişi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.

(4) Bu maddede yer alan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde ayrıca bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.

(5) Bu maddede yer alan suçlardan dolayı cezaya hükmedebilmek için markanın Türkiye’de tescilli olması şarttır.

(6) Bu maddede yer alan suçların soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlıdır.

(7) Başkasının hak sahibi olduğu marka taklit edilerek üretilmiş malı, satışa arz eden veya satan kişinin bu malı nereden temin ettiğini bildirmesi ve bu suretle üretenlerin ortaya çıkarılmasını ve üretilmiş mallara elkonulmasını sağlaması hâlinde hakkında cezaya hükmolunmaz."


Marka hakkının ihlali sebebiyle el konulan eşyanın; sayısı, ebadı ve niteliği itibarı ile emanet bürolarında muhafaza altına alınamayacak olması halinde, cumhuriyet saçısının talimatı ile numune alınması mümkün olan eşyadan yeteri kadar numune alındıktan sonra geri kalan suç eşyaları, mahallin maliye teşkilatına gönderilmektedir. SMK madde 150\2 uyarınca: “numune alınmak suretiyle mahallin maliye teşkilatına teslim edilen suça konu eşyanın, zarara uğraması veya değerinde esaslı ölçüde kayıp meydana gelme tehlikesinin varlığı ya da muhafazasının ciddi külfet oluşturması hâlinde bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının talebi üzerine hâkim, kovuşturma aşamasında hükümden önce mahkeme tarafından imhasına karar verilir.” denilmektedir.


“Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet Savcısının, soruşturma aşamasında gerek emrindeki adli kolluk makamları ve görevlileriyle, gerekse koruma tedbirleri yoluyla re'sen veya mahkeme kararıyla şüphelilerin yakalanmasına veya delillerin ele geçirilmesine yönelik tedbirlere başvurabileceği göz önüne alındığında, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 30/1. maddesinde yer alan "marka hakkına tecavüz" suçunun unsurlarının, "Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal veya hizmet üretmek, satışa arz etmek veya satmak, ithal ya da ihraç etmek, ticari amaçla; satın almak, bulundurmak, nakletmek veya depolamak" olduğu, suçun oluştuğunun her türlü delille ispatının mümkün olduğu, bu hususta soruşturmaya konu olay özelinde, marka hakkına tecavüz eden daha fazla miktarda ürünün tespiti ve el konulabilmesi amacıyla Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğinden "arama kararı" isteminde bulunulduğu, ancak talebinin reddedildiği, bunun üzerine başkaca hiçbir araştırma yapılmaksızın kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmüş olmakla, Cumhuriyet Savcılığınca yeterli soruşturma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi yerinde görülmemiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden, İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararının CMK'nin 309/4-a maddesi uyarınca bozulmasına karar verilmiştir.” [12]

Av. Asil ÖZKAN & Stj. Av. Zehra GÖKAL

[1]Işıl TÜZÜN, 556 SAYILI MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME ÇERÇEVESİNDE MARKA, TAKLİT MARKA VE TAKLİT MAL KAVRAMLARI, HUKUK ve İKTİSAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, Cilt 3, No 1, 2011 ISSN: 2146-0817 (Online), S.11 [2]Işıl TÜZÜN, 556 SAYILI MARKALARIN KORUNMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME ÇERÇEVESİNDE MARKA, TAKLİT MARKA VE TAKLİT MAL KAVRAMLARI, HUKUK ve İKTİSAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, Cilt 3, No 1, 2011 ISSN: 2146-0817 (Online), S.14 [3]Yrd. Doç. Dr. Salih POLATER, MARKA HAKKININ İHLALİ SEBEBİ İLE İLERİ SÜRÜLEBİLECEK TALEPLER BAKIMINDAN KUSUR ŞARTININ VARLIĞI SORUNU, TFM 2016/1, S.52 [4]Dr. Öğr. Üyesi Ülgen ASLAN DÜZGÜN, İLTİBAS SURETİYLE MARKAYA TECAVÜZ, Dergipark, Yıl 2018, Cilt, Sayı 36, 143 - 170, 01.10.2018 [5]Dr. Öğr. Üyesi Ülgen ASLAN DÜZGÜN, İLTİBAS SURETİYLE MARKAYA TECAVÜZ, TAAD, Yıl:9, Sayı:36 (Ekim 2018), S:144 [6]Dr. Öğr. Üyesi Ülgen ASLAN DÜZGÜN, İLTİBAS SURETİYLE MARKAYA TECAVÜZ, TAAD, Yıl:9, Sayı:36 (Ekim 2018), S:145 [7]Dr. Öğr. Üyesi Ülgen ASLAN DÜZGÜN, İLTİBAS SURETİYLE MARKAYA TECAVÜZ, Dergipark, Yıl 2018, Cilt, Sayı 36, 143 - 170, 01.10.2018 [8]T.C YARGITAY 11. Hukuk Dairesi Esas: 2020 / 1285 Karar: 2021 / 823 Karar Tarihi: 03.02.2021 [9]T.C YARGITAY 11. Hukuk Dairesi Esas: 2020 / 1416 Karar: 2021 / 1609 Karar Tarihi: 23.02.2021 [10]Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2005/13781 E., 2007/565 K., 22.1.2007 [11]YHGK E. 2013/11-1138 – K. 2014/16, T. 15.01.2014 [12]T.C YARGITAY 19. Ceza Dairesi Esas: 2019 / 30291 Karar: 2021 / 314 Karar Tarihi: 21.01.2021

Comments


©2021 Tüm hakları saklıdır.

Özkan&Dönmez Hukuk ve Danışmanlık

bottom of page