top of page

KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETME SUÇU

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Asil Özkan
    Av. Asil Özkan
  • 26 Tem 2021
  • 8 dakikada okunur


Karşılıksız çek keşide etme suçu, özel hukuk ve kamu hukukunun iç içe geçtiği bir alan olup üzerinde sık sık yapılan değişiklikler ile sürekli gündemdedir. Çekin kullanım alanının zaman içinde geçirdiği değişim de tartışmalara zemin hazırlamıştır. Bu sebeple yazımızda öncelikle çek kavramına değinip daha sonra karşılıksız çek keşide etme suçunun unsurları ve yaptırımlarını ele alınacaktır.


ÇEK ve KARŞILIKSIZ ÇEK KAVRAMLARI


Çek, ticaret hayatında sık kullanım alanına sahip bir ödeme aracıdır. Çek altında bir çek anlaşması ve çekin bir karşılığı olmalıdır. Bu karşılık bir hesap ve bu hesaptaki bir para olabileceği gibi çeki düzenleyen ve banka arasındaki bir kredi anlaşması çerçevesinde de bu bedel ödenebilir. Bankada çeke dair bir karşılık bulunmadığı durumlarda ise çek karşılıksız çek olacaktır. Türk Ticaret Kanunu (“TTK”) m. 791/1 gereğince “Çek görüldüğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir kayıt yazılmamış hükmündedir.” bu hüküm çeki diğer kambiyo senetlerinden ayıran temel farklardan biridir. Çekin görüldüğünde ödeneceği kuralına aykırı yapılan kayıtlar yazılmamış hükmünde kabul edilse de çek üzerine keşide tarihinin yazılması zorunlu tutulmamıştır. Bu durum da uygulamada keşide tarihinin ileriki bir tarih yazılmasına cevaz vererek “ileri tarihli çek” kavramının hayatımıza girmesini sağlamıştır. İleri tarihli çekler çekin sadece bir ödeme aracı olmasının dışına çıkıp aynı zamanda bir kredi aracı olmasını sağlamışlardır. [1]


KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETME SUÇUNUN UNSURLARI


1) Çekin 6102 sayılı TTK’da Öngörülen Zorunlu Unsurları Taşıması


Çekin 6102 sayılı TTK’da öngörülen zorunlu unsurları taşıması karşılıksız çek keşide etme suçunun maddi unsurlarından biridir. TTK m.780 gereğince çek hangi dilde yazılmış ise o dile ait “çek” kelimesini, kayıtsız ve şartsız olarak belli bir bedelin ödenmesi için yapılacak havaleyi, ödeyecek kişinin yani muhatabın ticaret unvanını, ödeme yerini, düzenleme yerini ve zamanını, düzenleyenin imzasını, banka tarafından verilen seri numarasını ve karekodu içermelidir. Bu unsurları taşıyan çekler karşılıklılık ve çek anlaşması şartlarını içermese bile çek vasfını koruyacaktır. Bu sebeple bu unsurları içeren çek karşılıksız olarak düzenlendiği durumunda suçun diğer unsurları da gerçekleştiği takdirde karşılıksız çek keşide etme suçu oluşacaktır.


2) Çekin Kanuni İbraz Süresi İçinde Bankaya İbraz Edilmiş Olması


TTK m. 796 gereğince çek düzenlendiği yerde ödenecekse 10 gün, düzenlendiği yerden başka bir yerde ödenecekse 1 ay içinde ibraz edilmelidir. Ödeneceği ülke ile düzenlendiği ülke farklı olan çekler ise ülkeler aynı kıtada ise 1 ay, farklı kıtada ise 3 ay içinde muhataba ibraz edilmelidir. Bu bakımdan düzenleme ve ödeme yerlerinden biri Avrupa ülkesinde, diğeri Akdeniz'e sahili olan bir ülkede olan çekler aynı kıtada düzenlenmiş ve ödenmesi şart kılınmış sayılır. Bu süreler çekte yazılı olan düzenleme tarihinin ertesi günü başlamaktadır. İleri vadeli çekler için Çek Kanunu m. 3/8’e göre çek üzerinde yazılı olan tarihten önce ibraz olunursa ve karşılık varsa bu karşılık alınabilir ancak karşılık yoksa bununla ilgili bir tahkikat yapılamaz. Çek üzerinde yazılı ibraz tarihinin gelmesi beklenmelidir.


3) Kanunda Yazılı Usule Uygun Şekilde “Karşılıksızdır” İşlemi Yapılması


Çekin karşılıksızdır işleminin yapılma usulü 5941 sayılı Çek Kanunu m. 3/4'te “Hamilin talepte bulunması hâlinde, karşılıksızdır işlemi; çekin arka yüzüne tahsil için bankaya ibraz edildiği tarih, hesap durumu, bankanın yükümlülüğü çerçevesinde ödediği miktar ve ibraz eden gerçek kişinin adı ve soyadı yazılmak, bu kişinin tüzel kişi adına bedeli tahsil etmesi hâlinde bu husus belirtilmek ve bu kişi ile birlikte banka yetkilisi tarafından imzalanmak suretiyle yapılır. Banka tarafından ödenen miktar düşüldükten sonra karşılıksız kalan tutar açıkça belirtilir. Hamilin imzalamaktan kaçınması hâlinde, karşılıksızdır işlemi yapılmaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Karşılıksız çek keşide etme suçunun oluşabilmesi için karşılıksızdır işleminin bu hükme uygun olarak yapılmış olması gerekmektedir.


4) Kanuni İbraz Süresi İçinde Çekin Karşılığının Olmadığını Bilmek ve İstemek Yönündeki Kast


Kanuni ibraz süresi içinde çekin karşılığının olmadığını bilmek ve istemek yönündeki kast bu suçun manevi unsurudur. Çek Kanunu m.5/1’de suçun unsuru karşılıksız çek düzenlemek değil “çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet vermek” olarak düzenlenerek genel kast yeterli görülmüştür.


KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETME SUÇUNDA GÖREVLİ ve YETKİLİ MAHKEME


Karşılıksız çek sebebi ile açılacak olan davalarda hangi mahkemelerin görevli ve yetkili olduğu Çek Kanunu madde 5\1’de: “Bu suçtan dolayı açılan davalar icra mahkemesinde görülür ve İcra ve İflas Kanununun 347, 349, 350, 351, 352 ve 353’üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır. Bu davalar çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür.” şeklinde açıkça hükme bağlanmıştır. Bu hükme göre karşılıksız çek keşide etme suçunda görevli mahkeme icra ceza mahkemesi, yetkili mahkeme ise çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesidir.


KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETME SUÇUNDA ŞİKAYET SÜRELERİ


Türk hukuk sistemimize göre karşılıksız çek keşide etme suçunun şikâyete bağlı bir suç olduğu, şikayet yapılmadığı takdirde kovuşturma yapılamayacağı, bununla birlikte bu şikayetin Yeni Çek Kanunu ile yalnız hamil tarafından kullanılabileceğini hükme bağlamıştır. Anılan Çek Kanunu madde 5’e göre: “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur.” şeklinde düzenlenmiştir.


Şikâyet hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan dolayı, kişinin temyiz kudretine sahip olması bu hakkı kullanabilmesi için yeterlidir. Bu bilgiler ışığında mümeyyiz küçük ve kısıtlılar da bu haklarını kullanabilecekler, fakat yasal temsilci yahut vesayet makamının izni neticesinde de olsa mümeyyiz küçük ve kısıtlı hamil kambiyo taahhüdü altına girerken, devralmış bulunduğu çekin karşılıksız çıkması noktasında şikâyet hakkını kullanamaması hukuken kabul edilemez bir durumdur. Nitekim bu hak kişiye sıkı sıkıya bağlı olan bir hak olduğundan başkasına devredilmesi de mümkün değildir. Mahkemece müdahil olması gerekmeyen bir kimseye bu sıfatın verilmiş olması hali de şikâyet hakkını doğurmayacaktır.[2]


Çek Kanunu m.5/1 gereğince bu suçtan doğan davalarda İcra ve İflas Kanunu’nun (“İİK”) 347, 349, 350, 351, 352 ve 353’üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağına değinmiştik. İİK m.347 hükmü gereğince “Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı şikâyet hakkı, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşer.” Bu süreler hak düşürücü sürelerdir ve mahkeme tarafından resen dikkate alınırlar. İİK m.349/6’da ise “Şikayetçi muayyen zamanda gelmez ve vekil de göndermezse şikâyet hakkı düşer” düzenlemesiyle şikayetçinin belirlenen duruşma gününde gelmemesi ya da avukat da göndermemesi durumunda şikayet hakkının düşeceği düzenlenmiştir.


KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETME SUÇUNUN YAPTIRIMI


Bu suçun yaptırımları başlıca 3 başlık altında toplanmaktadır. Bunlar çek hesabı açma ve çek düzenleme yasağı, adli para cezası ve hapis cezasıdır. Çek Kanunu m.5/1’e göre “Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur”. Hükmedilecek adli para cezası çek bedelinin karşılıksız kalan kısmından az olamaz. TCK m.52/2 gereğince gün karşılığı adli para cezasının miktarı kişinin ekonomik ve diğer şahsi özellikleri göz önünde bulundurularak en az yirmi en fazla yüz Türk Lirası olabilir. Aynı maddenin 4. fıkrasına göre hakim kişiye hükmün kesinleşme tarihinden itibaren 1 yılı geçmemek koşuluyla adli para cezasının ödenmesi için mehil verebilir ya da iki yılı geçmemek ve taksit sayısının dörtten az olmamak şartlarıyla cezanın taksitle ödenmesine karar verebilir. Mahkeme, Çek Kanunu m.5/1 gereğince adli para cezasının yanı sıra çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına da hükmedebilir. Eğer bu yasak zaten varsa çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Bu maddeye göre yargılama sırasında da mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak resen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına hükmedilir. İlgili maddenin devamında bu yasağın kimlere uygulanacağı “Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi, bu tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.


7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 49. Maddesiyle Çek Kanununa eklenen geçici madde 5 ile Karşılıksız Çek Keşide Etme suçunu 24.03.2020 tarihine kadar işlemiş ve bu suçtan mahkum olmuş olanların cezalarının infazı hükmün yürürlüğe girdiği tarih itibariyle durdurulmuştur. Hükümlü, çek bedelinin onda biri kadar olan tutarı hükmün tahliye tarihinden itibaren en geç üç ay içinde alacaklıya ödemek zorundadır. Bu üç aylık sürenin bitiminden itibaren çek bedelinin kalan kısmını ikişer ay arayla on beş eşit taksitle ödemesi durumunda mahkeme tarafından hükümlünün ceza mahkumiyetinin tüm sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir. Eğer infazın durdurulduğu tarihten itibaren üç ay içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda biri ödenmemiş olursa mahkeme, alacaklının şikayeti üzerine hükmün infazının devamına karar verir. Taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi durumunda ödenmeyen taksit sürenin sonuna bir taksit olarak eklenir. Kalan taksitlerden birinin daha ödenmediği durumda mahkeme tarafından, alacaklının şikayeti üzerine hükmün infazının devamına karar verilir. İlgili maddenin 2. fıkrası gereğince hükmün infazının durması halinde ceza zamanaşımı işlemeyecektir. Çek Kanunu geçici m.5/3’te mahkemeye bu madde uyarınca infazı durdurulan kişi hakkında adli kontrol tedbirlerine karar verebilme yetkisi vermiştir. Bu madde uyarınca verilen kararlarda hükmü veren icra ceza mahkemesi yetkilidir ve bu kararlara karşı kanun yolu açıktır. Son olarak ilgili maddenin son fıkrasında bu madde hükümlerinin her suç için yalnızca bir defa uygulanabileceği düzenlenmiştir.

Çek Kanunu’nun “Etkin pişmanlık ve çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılması” başlıklı 6. Maddesinin 1. fıkrasına göre kişi, karşılıksız kalan çek bedelini çekin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanunî ibraz tarihinden itibaren işleyecek ticarî işlerde temerrüt faiz oranı üzerinden hesaplanacak faizi ile birlikte tamamen öderse yargılama aşamasında davanın düşmesine, mahkumiyet hükmünün gerçekleşmesinden sonra mahkeme tarafından hükmün bütün sonuçlarının kaldırılmasına hükmolunur. Şikayetten vazgeçme halinde de birinci fıkra hükümleri uygulanır. Bu kapsamda uygulanacak hapis cezası ise karşılıksız çek keşide etme suçunun yaptırımı değil TCK m. 52/4 gereğince adli para cezasının öngörülen usulde ödenmemesi sonucunda ortaya çıkan bir yaptırımdır. Adli para cezasının hapis cezasına çevrilmesi 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun m.106/3’te belirlenen usulle yapılır.[3]


İKK m. 349'a GÖRE DURUŞMADA HAZIR BULUNMA ve SANIĞIN YOKLUĞUNDA KARAR TESİS EDİLMESİ


Karşılıksız çek suçlarında görevli mahkemenin icra ceza mahkemesi olduğuna değinmiştik. Çek Kanunu m.5/1’de bu suçtan dolayı açılan davaların görülme usulüne ilişkin olarak İKK m.349’un da uygulanacağı belirtilmiştir. İlgili maddenin 5. fıkrasında düzenlenen “Maznun, şikayeti alan veya istinabe edilen icra mahkemesinin huzuruna gelmez veya müdafi göndermezse yahut bizzat bulunmasına lüzum görülürse zabıta marifetiyle getirilir. Bu suretle de bulundurulamazsa muhakeme gıyabında görülür” hükmüne göre sanığın mahkemeye gelmemesi ya da müdafi göndermemesi, mahkemenin bizzat kendisinin bulunmasını istediği hallerde kendisi bulunmazsa zorla getirilebileceği düzenlenmiştir. Ayrıca ilgili madde kapsamında sanığın başka bir yerde ikamet etmesi durumunda istinabe yoluyla sorgulanabilmektedir. Sanığın gıyabında yargılama yapılabileceğini düzenleyen bu madde adil yargılanma hakkına uygun olmadığı, Anayasa’nın 10, 36 ve 38. maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi önüne gelmiştir. Anayasa Mahkemesi, yargılamanın sanığın gıyabında yapılmasının koşullara bağlanması ve usulünce uygulanan bu şartlar sonucunda sanığın mahkemeye gelmemesini duruşmada hazır bulunma hakkından vazgeçme olarak kabul edilebileceği gerekçesiyle bu kuralı Anayasaya aykırı bulmamıştır. İlgili Anayasa Mahkemesi kararı:


İtiraz konusu kural, yargılamanın sanığın gıyabında görülmesini çeşitli koşullara bağlamıştır. Öncelikle, sanığa celpname gönderilmesi, tanık gösterilmiş ise onun da mahkemeye getirilmesi gerekmektedir. Yasa her iki tarafın da belirlenen gün ve saatte mahkemeye gelmelerini zorunlu tutmuş, İcra Mahkemesine tarafların vekil aracılığı ile değil, bizzat hazır bulunmalarını da isteyebilme yetkisi vermiş, sanığın başka bir yerde ikamet etmesi halinde de istinabe yolu ile sorguya çekilmesini öngörmüştür. Sanık bildirimlere karşın icra mahkemesinin huzuruna gelmez veya müdafi göndermez ise mahkeme zabıta aracılığı ile de sanığı getirtebilecektir. Yargılamanın sanığın yokluğunda görülmesi tüm bu aşamalardan geçildikten sonra gerçekleştirilebilecektir. Sanığın usulüne uygun olarak yapılan bildirimlere karşın mahkemeye gelmemesi veya avukat göndermemesi, duruşmada hazır bulunma hakkından vazgeçtiği anlamına gelir. Bu nedenle, itiraz konusu kural Anayasa’ya aykırı görülmemiştir. Kural, Anayasa’nın 10. ve 36. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir. Kuralın Anayasa’nın 38. maddesi ile ilgisi görülmemiştir.[4] (Anayasa Mahkemesi’nin 28.2.2008 Tarihli ve E.2006/71, K.2008/69 Sayılı Kararı)

[1] Hüseyin Cem Çöl, İleri Tarihli Çeke İlişkin Sorunlar, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Y.2004 S.1 s. 195-218 [2] Muharrem Gençtürk, 5941 Sayılı Yeni Çek Kanununa Göre Karşılıksız Çek Keşide Etme Suçunda Şikayet Hakkı, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Y.2010 C.15 S.2 s.237-257. [3] Hakan Albayrak, Ahmet Bozdağ, Karşılıksızdır İşlemi Yapılmasına Sebebiyet Verme Suçunun İcra Ceza Mahkemesinde Yapılacak Olan Yargılaması Hakkında Genel Bir İnceleme, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Y.33 S.2018 s.243-282 [4] Anayasa Mahkemesi'nin 28.2.2008 Tarihli ve E.2006/71, K.2008/69 Sayılı Kararı


Av. Asil ÖZKAN & Stj. Av. Makbule Pelin SAYİR

Comments


©2021 Tüm hakları saklıdır.

Özkan&Dönmez Hukuk ve Danışmanlık

bottom of page