top of page

KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVALARI

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Emre Dönmez
    Av. Emre Dönmez
  • 27 Tem 2021
  • 5 dakikada okunur


İdare, Anayasa m.46 ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nu temel alarak, kamu hizmetlerini ifa ederken belirtilen usullere uyarak özel mülkiyete giren taşınmazlar üstünde hak sahibi olabilir. Kamulaştırma, tek taraflı irade beyanı ile mülkiyet hakkının idareye geçtiği ve malikin rızasının aranmadığı istisnai bir kurumdur. Ayrıca Anayasa m. 35 kamu yararı nedeniyle mülkiyet hakkının sınırlandırılabileceğini belirtmiştir. Kamulaştırmanın hukuka uygun olması için Kanun’da belirtilen usul uygulanmalıdır. Uygulanmadığı takdirde kamulaştırmasız el atma gündeme gelecektir.


Kamulaştırmasız el atma fiilleri, idarenin klasik anlamada, herhangi bir yasal dayanak olmadan taşınmaz üzerinde fiilen tasarrufta bulunması şeklinde olabileceği gibi, bir idari işlemle mülkiyet hakkının tanıdığı yetkilerin kullanılamaması şeklinde de olabilir.[1] Yargıtay’ın 1956 yılında vermiş olduğu 1/6 ve 1/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararları ile birlikte hukuki literatürümüze girmiştir. Bahsi geçen kararlarda taşınmazına kamulaştırmasız el atılmış olan malik, el atmanın önlenmesi davası açabilir. Başka bir seçenek olarak el konulan taşınmazın bedelini talep edebilir. Bu bedel taşınmazın el koyma tarihindeki bedeli değil, mülkiyet hakkının devrine razı olduğu, dava tarihindeki bedeldir. 1956/1-7 sayılı kararda davanın herhangi bir zamanaşımı süresine tabi olmadığı belirtilmiştir. 09/10/1956 tarihinde yürürlüğe giren 6830 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nda konuyla ilgili usuller ve davaların ne şekilde olacağı açık şekilde belirtilmiştir. 13/01/1961 tarihinde yürürlüğe giren 221 sayılı Yasa 09/10/1956 tarihinden önce kamulaştırmasız el atılan taşınmazın kamulaştırılmış sayılacağı ve 221 sayılı Yasa’nın yürürlük tarihinden sonra dava açmak için 2 yıllık hak düşürücü süre belirlenmiştir.


KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA TÜRLERİ


1950’lerden bu zamana kadar hukukumuzda yalnızca fiili el atma tür olarak kabul ediliyordu. ‘‘9 Ekim 1956 gününden sonra kamulaştırma işlemi yapılmaksızın ve bir kanun hükmüne dayanılmadan idarenin taşınmaz mal üzerinde fiilen tasarrufa başlaması ve asıl mal sahibinin kullanma hakkına engel olması veya bu hakkı ortadan kaldırmış bulunması’’[2](YHGK, 25.05.2005 gün ve E: 2005/5-288, K: 2005/352) Ancak 2010 yılında YHGK kararıyla hukuki el atmalar da bir türü olarak kabul edilmiştir. “Uzun yıllar programa alınmayan imar planının fiilen hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idarenin, malikin taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını belirsiz bir süre için kullanılamaz hale getirdiği, dolayısıyla malikin taşınmazdan mülkiyet hakkının özüne uygun şekilde yararlanma olanağı kalmadığı, taşınmaz malikinin mülkiyet hakkının hukuksal bir nedene dayanılmadan idarece engellendiği kuşkusuzdur. Bir kişinin taşınmazına eylemli olarak el atıp tamamen veya kısmen kullanılmasına engel olunması ile, imar uygulaması sonucu o kişinin mülkiyetinde olan taşınmaza hukuken kullanmaya engel sınırlamalar getirilmesi arasında sonucu itibari ile bir fark bulunmamakta her ikisi de kişinin mülkiyet hakkının sınırlandırılması anlamında aynı sonucu doğurmaktadır.’’ [3](YHGK, 15.12.2010 gün ve E: 2010/5-662, K: 2010/551) Bu ayrımın temel amacı uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin tespitidir. Fiili el atmadan doğan uyuşmazlıklarda adli yargı, hukuki el atmadan doğan uyuşmazlıklarda idari yargı görevlidir.


KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVALARI


ADLİ YARGIDA AÇILACAK DAVALAR


1) El Atmanın Önlenmesi Davası


El atmanın önlenmesi davası 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu kapsamına giren bir davadır. Davanın temeli Türk Medeni Kanunu’nun 638. maddesidir.


A. Mülkiyet hakkının içeriği


Madde 683- Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.

El atmanın önlenmesi davası, malikin zilyetliğine ve bu suretle mülkiyet hakkına yapılmış ve halen devam etmekte olan bir saldırının önlenmesini sağlamak amacını taşır.[4] Eda davası niteliği taşır. Bir şeyi verme, yapma veya yapmama talep edilir. El atmanın önlenmesi davasında konu mülkiyet hakkıdır, bu sebeple dava ayni niteliktedir. Herhangi bir zamanaşımına tabi değildir. Malikin idareye karşı açtığı el atmanın önlenmesi davası kamu yararı gerekçesiyle reddedilemez.[5] El atmanın önlenmesi davası, mülkiyet hakkını ihlal eden herkese karşı açılabilir. Davanın açılabilmesi için söz konusu tecavüzün idarece devam ediyor olması gerekmektedir. Dava kamu yararı nedeniyle reddedilmez. Ancak konuyla ilgili Doktrinde farklı görüşler vardır ve Yargıtay bu görüşlere paralel olarak ilerlediği kararlar bulunmaktadır.


“Eski hale getirme gideri zemin bedelinden fazla ise; el atılan bölümün zemin bedeline hükmedilmesi ve kamulaştırma yetkisine sahip davalı idare adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken, infazda duraksamaya sebebiyet verecek şekilde, hem taşınmaza el atmanın önlenmesine ve hem de el atılan taşınmaz bölümlerinin bedelinin davacıya ödenmesi halinde bu bölümlerin tapularının iptali ile yol olarak terkinine karar verilmesi, doğru görülmemiştir”[6] (Y, 5.HD, 30.06.2003, E. 2003/6435, K.2003/8861 sayılı kararı)

2) Kamulaştırmasız El Atma Davası


Kamulaştırmasız el atma davası, idarenin usullere uymaksızın taşınmaza fiili el atması halinde, taşınmazın bedelini malike ödenmesi için başvurulacak bir yoldur. İdarenin usulsüz el attığı taşınmaz bedelini ödemesi dışında aynı zamanda mülkiyetin idareye devri ve tapuya tesciline de hükmolunur. Bu özellikleri sonucunda karma nitelikli bir dava olduğu söylenebilir. Mülkiyetin devri karşılığında bedel ödendiği için ayni davadır. Zamanaşımı süresine tabi değildir. Yargıtay’a göre eda davasıdır. Bedel belirlenirken taşınmazın el atma günündeki nitelikleri göz önünde tutularak dava tarihindeki değerine göre bir bedel belirlenir.


“Kamulaştırmasız el atma davalarında taşınmazın el atma günündeki niteliğine göre dava tarihindeki değerinin biçilmesi gerekir. Bilirkişi raporunda değerlendirmenin hangi tarihe göre yapıldığının belirtilmemesi, doğru görülmemiştir”[7] (Y, 5.HD., 11.3.1992, E. 1992/3527, K. 1992/77000.)

2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun geçici 6. maddesi kapsamında açılacak bedel tespit davası, aynı maddenin 1. fıkrasında belirtilir ki dava açmadan önce uzlaşma yoluna gitmek dava şartıdır.


3) Ecrimisil Davası


TMK m.995 kapsamına giren ve malını haksız yolla elde eden ve iyi niyetli olmayan zilyetten uğradığı zararı tazmin etmesini istediği davadır. Ecrimisil talebi malikin haksız zilyedin işgali sonucu bir zarara uğraması ve bunu ispatlaması koşuluna bağlıdır.[8] Taşınmaza bir zarar verilmesi şart değildir. Taşınmazın haksız yere zilyetliğini kaybetmekte zarar olması için yeterlidir.


“Türk Medeni Kanunu’nun 995. maddesinde ve 08.03.1950 gün ve 22/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da kabul edildiği gibi, başkasının taşınmazını haksız olarak kullanan kötü niyetli kimse, o taşınmazı haksız olarak elinde tutmasından doğan zararı ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği semereleri tazmin ile yükümlüdür. Zira işgal zararı, gelir getirebilecek bir yerin haksız işgali ile malikin o yerden olağan biçimde yararlanamaması yüzünden mal varlığındaki artışa engel olmaktadır. Bu engel olmanın sağladığı mal varlığına girmeyen çoğalma en az kira, en çok da tam gelir yoksunluğu olarak değişebilir. Tazminatın amacı, el atma olmasaydı malikin malvarlığı ne durumda olacak idiyse o durumun sağlanmasıdır.” [9] (Yargıtay 26.03.2009 Tarih ve 2009/2906 esas ve 2009/5182 Sayılı Kararı)

İDARİ YARGIDA AÇILACAK DAVALAR


1) İmar Planının İptali Davası


İmar planındaki bir değişiklik sebebiyle gayrimenkulü imar planı içerisinde kalan malik tarafından açılabilen davadır. İmar planının düzeltilmesi talebi ve idari başvuru durumunda ise taşınmazı imar planı sınırları içerisinde kalan malik, imar planına karşı ilan süresi içerisinde idareye başvurarak imar planının değiştirilmesini talep edebileceği gibi imar kısıtlılığı bulunan taşınmazının kamulaştırılmasını da talep edebilir.[10] Plan bakanlık düzeyinde değiştirildiyse görevli mahkeme Danıştay olacaktır. İdari başvurunun imar planlarının ilanından sonra 1 ay içinde yapılması gerekir. İdare olumsuz yanıt verirse 60 gün içinde davacının iptal davası veya tam yargı davası açması gerekir.


2) Tam Yargı Davası


İdari eylemlerden kaynaklanan zararların tazmin edilmesi için açılan davadır. Tam yargı davası, iptal davası ile birlikte de açılabilir. Danıştay taşınmaz malın değerinin belirlenmesinde Kamulaştırma Kanunu’nun esas alınması gerektiği kanısındadır.


KAYNAKÇA


1) Afra Uysal, İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 2 (1), Bahar 2015; 199-215

2) Erhan Tutal, KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA DAVALARINDA YARGILAMA SÜRECİNDEKİ SON GELİŞMELER

3) Emel Karabağ, KAMULAŞTIRMASIZ EL KOYMA DAVALARI VE YARGITAY İÇTİHATLARI

Egemen Karaca, KAMULAŞTIRMASIZ EL KOYMANIN UNSURLARI VE KAMULAŞTIRMASIZ EL KOYMAYA KARŞI YARGISAL BAŞVURU YOLLARI

[1] TEZCAN Murat, “Arkeolojik Sit Alanlarında Kamulaştırmasız El Atma”, Ankara Barosu Dergisi, 2013/2, s.402. [2] YHGK, 25.05.2005 gün ve E: 2005/5-288, K: 2005/352, (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, 10.08.2017). [3] YHGK, 15.12.2010 gün ve E: 2010/5-662, K: 2010/551, (Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, 10.08.2017) [4] OĞUZMAN, M. Kemal/ SELİÇİ, Özer/ OKTAY ÖZDEMİR, Saibe, Eşya Hukuku, 15.bs., İstanbul (2012), Filiz Kitabevi, s.285 [5] YILDIRIM, a.g.e., s. 1018. [6] Y, 5.HD, 30.06.2003, E. 2003/6435, K.2003/8861 sayılı kararı [7] Y, 5.HD., 11.3.1992, E. 1992/3527, K. 1992/77000. [8] KULAKLI, a.g.e., s.78. [9] Yargıtay 26.03.2009 gün ve 2009/2906 esas ve 2009/5182 sayılı kararı [10] KULAKLI, a.g.e., s. 70


Av. Emre DÖNMEZ & Stj. Av. Gülce Naz ÇELİK

Comments


©2021 Tüm hakları saklıdır.

Özkan&Dönmez Hukuk ve Danışmanlık

bottom of page