top of page

İNTERNET VE SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN İŞLENEN HAKARET SUÇU

  • Yazarın fotoğrafı: Av. Asil Özkan
    Av. Asil Özkan
  • 3 Haz 2021
  • 7 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 14 Haz 2021

HAKARET SUÇU

Hakaret suçunun basit hali, TCK’nın 125. maddesinde, “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden ya da yakıştırmalarda bulunmak veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.


Hakaret suçu ile korunan hukuki değer onur, şeref ve saygınlıktır. TCK’nın 125. maddesinin gerekçesinde de fiilin yaptırıma bağlanmasıyla kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığının korunmasının amaçlandığı belirtilmiştir.



HAKARET SUÇUNUN FAİLİ ve MAĞDURU

Hakaret suçunun faili, Türk Ceza Kanunu madde 125’te “bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi” olarak belirtilmiştir. Hakaret suçunun faili, herhangi bir gerçek kişi olabilir fakat tüzel kişiler bu suçun faili olamazlar. Uygulamada merak edilen bir diğer husus ise tüzel kişiler aracılığıyla işlenen hakaret suçu sonucunda suç isnadının kime yöneltileceğidir. Tüzel kişiler gerek Anayasa’nın 38. Maddesinde yer alan “Ceza sorumluluğu şahsidir. Kimse başkasının fiilinden dolayı sorumlu tutulamaz.” hükmü uyarınca gerek Türk Ceza Kanunu’nun 20. madde gerekçesinden de anlaşılacağı üzere tüzel kişiler hakkında ceza yaptırımı uygulanamayacağı ancak güvenlik tedbiri niteliğindeki yaptırımların uygulanabilmesi söz konusudur. Bir tüzel kişiyi temsil ve idareye yetkili olanların işledikleri hakaret fiillerinden dolayı ise sadece bu fiilleri işleyen gerçek kişiler cezai anlamda sorumlu olabilmektedir.


Gerçek kişinin hakaret suçundan dolayı sorumlu tutulabilmesi için ise ceza ehliyetinin yani isnat yeteneğinin bulunmasına bağlıdır.


Hakaret suçunun mağduru ise herhangi bir gerçek kişi olabilmektedir. Tüzel kişilerin mağdur olup olamayacağına ilişkin ceza hukukçuları arasında tartışma söz konusudur. Kimi ceza hukukçuları tüzel kişilerin mağdur olabileceğini savunmaktayken kimi ceza hukukçuları karşı görüşü savunmaktadır.


ŞİKÂYET SÜRESİ ve ZAMANAŞIMI

Hakaret şikâyete tabi bir suçtur. TCK 73\1 uyarınca şikâyet hakkı olan kişi fiili ve failin kim olduğunu öğrendiği veya bildiği tarihten itibaren altı ay içinde şikâyette bulunmalıdır. Ancak suçun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi halinde soruşturma ve kovuşturma re’sen yapılır. Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçu haricinde, diğer tüm hakaret suçları, taraflar arasında uzlaştırma prosedürü uygulanmasını gerektiren suçlardandır. Uzlaşma kapsamında olan suçlarda gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında öncelikle uzlaştırma prosedürünün uygulanması, akabinde uzlaşma sağlanmazsa soruşturmaya veya yargılamaya devam edilmesi gerekir.


Hakaret suçunun madde 125\1’deki temel şeklinin yaptırımı üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır.


125\3’teki ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerin varlığı halinde hâkim tarafından öngörülecek cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. Bu nitelikli haller kanunda şu şekilde ortaya konmuştur:


Hakaret suçunun;

a)Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı,

b)Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,

c)Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz.


SUÇUN UNSURLARI ve OLUŞUMU

İnternet ve sosyal medya vasıtasıyla işlenen hakaret suçu, somut bir fiil ve olgunun isnat edilmesi veya sövmek suretiyle haysiyet, şeref ve saygınlığa saldırılması şeklinde iki farklı fiil biçimiyle işlenebilir. Fiil, mağdurun şeref ve saygınlığına tecavüz teşkil etmelidir. İsnadın başkasının onur ve şerefini rencide edebilecek nitelikte olması yeterlidir.


Hakaret suçu, huzurda ve gıyapta olmak üzere iki şekilde işlenebilir. Yasamız, gıyapta işlenen hakaretlerde en az üç kişinin eyleme vakıf olmasını şart koşmaktadır. Huzurda işlenen hakaret suçu için ise hakaretin varlığı için mağdur orada bulunmalı ve isnadı algılamalıdır.


Madde gerekçesindeki Maddenin ikinci fıkrasında hakarete ilişkin eylemin mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir mesajla yapılması hâlinde, birinci fıkra hükmüne istinaden cezaya hükmedileceği kabul edilmiştir.”


Kanun gerekçesinde yer alan kişiyi muhatap alan mektup, telgraf, telefon ve benzeri araçlarla yapılan hakaret de huzurda hakaret olarak cezalandırılmalıdır.” ifadesi bizlere internet ortamındaki birebir gerçekleşen hakaretin huzurda hakaret sayılacağı konusunda yol göstermektedir.


Hakaret suçu kasten işlenebilen suçlar arasında yer almaktadır. Failin belli bir saikle hareket etmesi suçun oluşumu için aranan şartlardan biri değildir; yaptığı hareketin mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte olduğunu, gıyapta harekette de ihtilat (en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmeli) unsurunun gerçekleştiğini bilmesi ve istemesi yeterlidir. Suç olası kastla da işlenebileceği ve cezai yaptırım söz konusu olurken kanunda suçun taksirli hali düzenlenmediği için failin taksirli hareketleri cezalandırılmamaktadır.


İnternet ortamında hakaret suçu birçok yoldan gerçekleşebilmektedir. Bu suçun oluşması için öncelikle fail ile mağdur arasında internet ve sosyal medya aracılığı ile bir şekilde iletişim gerçekleşmelidir. Bu iletişim fotoğraf, yazı, sesli mesaj şeklinde farklı farklı araçlarla olabilir.


Fail tarafından gönderilen veya yayınlanan ve mağduru hedef alan, hakaret içerikli her türlü internet iletişimi ile internetten hakaret suçu işlenebilmektedir. Mağdurun veya üçüncü kişilerin vakıf olabileceği şekilde bilgisayar ekranına yansıyan ve mağduru hedef alan her türlü hakaret fiili ile bu suç oluşabilmektedir. Eğer mağdur fail ile doğrudan iletişim halindeyse (anlık mesajlaşma, görüntülü iletişim, elektronik posta) huzurda işlenen hakaret suçu oluşur. Fakat bir blog, haber sitesi gibi sosyal medyanın kamusal alanına açık ortamlarda hakaret suçu işlenmişse gıyabında hakaret suçundan bahsetmemiz gerekir.


YARGITAY KARARLARIYLA HAKARET SUÇU

Hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.”(Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2020/9887 E., 2020/15126 K.)

Yargıtay bir hareketin tahkir edici olup olmamasının yere ve zamana göre değişeceğini ifade etmiş, insanın yaşadığı toplumdan ayrıksı bir şekilde değerlendirilemeyeceğini ortaya koymuştur. Aynı sözlerin farklı yerlerde farklı sonuçlar doğurması muhtemeldir. Bu yüzden hakaret suçu insanların içinde bulunduğu toplum koşullarından ayrıksı değerlendirilemez. Aynı zamanda bir başka kararında eleştiri ve hakaret arasındaki sınıra dikkat çekmektedir:


“Somut olayda sanığın mağdura hitaben; “dün de polisler aynısını yaptı beni kelime oyunlarıyla uğraştırıyorsunuz, siz bu işi beceremiyorsanız Ankara'ya gideceğim şikayetçi olacağım, ben eylemci olsaydım, terörist olsaydım bana bu şekilde davranmazdınız, ben senden büyüğüm, ben anlatıyorum sen anlamıyorsun'' şeklindeki şeklindeki ve eleştiri niteliğindeki sözlerin, katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmaması nedeniyle hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması” ( Yargıtay, 18. Ceza Dairesi 2015/38147 E., 2017/10067 K.)

Görüldüğü üzere hakaret suçunun fiili ve somut olaylar değerlendirilirken eleştiri ve hakaret dengesi iyi bir şekilde kurulmalıdır. Onur, şeref ve saygınlığı rencide edici boyutta olmayan ifadelerin hakaret suçu içerisinde değerlendirilmediği, eleştirisel sınırda kaldığı durumlar söz konusudur. Yargıtay tarafından eleştiri sınırın aşıldığına hükmedilen bir örnek bir karar ise:


“…sanığın kolaj tekniğini kullanarak yaptığı, köpek bedeni üzerine T.C. Başbakanı'nın kafa fotoğrafı yerleştirilen, üstündeki örtüye "B...'nin köpeği olmayacağız" yazılı, ağzında ABD doları, boynunda ABD Bayrağı figürü ve kuyruğunda füze bulunan çalışmayı, Kadıköy Adliye Binası önünde halka, davet ettiği basın mensuplarına ve kameralara göstermek suretiyle gerçekleşen eyleminde, yapılan eleştirinin, kaba, sert, kırıcı ve incitici olmanın ötesinde aşağılayıcı boyuta ulaştığı ve muhatabın köpek biçiminde resmedilmesinden ibaret kalmayıp, "B../nin köpeği olmayacağız" denilmek suretiyle ironi yapılarak, köpekleşme olgusuna ve dilimizde "köpek" sözcüğüne yüklenen "alçak, soysuz; çıkarı için yaltaklanan (kimse)" gibi anlamlara vurgu yapıldığı, böylece kamu görevi yapan mağdur hakkında küçültücü değer yargısında bulunularak içsel değere ve kamuoyu nezdindeki şeref ve saygınlığına saldırıda bulunarak hukuka uygunluk sınırının aşıldığı, İngiliz vatandaşı olup 20 yıldır Türkiye'de yaşayan ve çeşitli eğitim kurumları ile Üniversitelerde hocalık yaptığı anlaşılan sanığın, Türk örf ve adetlerinden uzak olmayan yaşantı içinde olduğu ve eylemin ülke kamuoyundaki etkisini bilebilecek durumda bulunduğu gözetilmeden, suça konu kolajın siyasi eleştiri ve mesaj içerdiği, sanığın suç kastının bulunmadığı biçimindeki yasal olmayan gerekçeyle hükümlülüğü yerine beraatine karar verilmesi” (Yargıtay, 4. Hukuk Dairesi 2009/10444 E., 2009/10167 K.)

Yargıtay somut olayda eleştiri sınırlarının aşıldığını, mağdurun şeref ve saygınlığına bulunulduğunu ifade etmiş. “Köpek” kelimesine yüklediği olumsuz anlam eleştiriye açık olmakla birlikte, değerlendirmesinde yabancı ülke vatandaşlarının Türk örf ve adetlerinden uzak olması ihtimalini de göz önünde bulundurmuştur. Yargıtay’ın yine aynı kararında eleştiriye dair çizdiği sınır şu şekildedir:


Eleştirinin hangi durumda bir hak olmaktan çıkıp, suç boyutuna ulaştığının belirlenmesinde, muhatabın sıfatı, sosyo-kültürel durumu, toplumda egemen örf ve adetle ülke kamuoyunda yarattığı etki vb. gözetilmelidir. Her ne kadar demokratik toplum olmanın gereği olarak, siyasi kimliği bulunan kişilerin diğer bireylere göre kaba, sert ve kırıcı eleştirilere karşı daha hoşgörülü olması beklenebilir ise de, eleştirilen durum ile anlatım biçimi arasında düşünsel bağın bulunmaması ve küçültücü değer yargısı içermesi halinde eylemi hukuka uygun kılan çerçeve aşılmış olur.”

Yargıtay bazı argo kelimeleri ise hakarete varmayan, nezaket dışı, kaba söz olarak nitelemektedir:


“Yargılamaya konu olayda, sanığın müştekiye yönelik sarfettiği kabul edilen, "karı gibi ağlıyorsun" şeklindeki hitabın, nezaket dışı ve kaba söz niteliğinde olup, hakaret suçunun yasal unsurlarını oluşturmadığı gözetilmeden sanığın beraati yerine, yerinde olmayan gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,”[4] (Yargıtay, 1. Ceza Dairesi 2021/1732 E., 2021/5031 K.)

“Somut olayda sanığın, katılanlara hitaben söylediği: “Bu yaptığınız terbiyesizliktir, ayıptır.” sözlerinin katılanların onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, rahatsız edici, kaba ve nezaket dışı söz niteliğinde olduğu ve hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, kanuni olmayan ve yerinde görülmeyen gerekçe ile hakaret suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,”

HAKARET SUÇUNUN İSPATI ve DELİLLER

Günümüzde internette bir tam serbestlik olduğunu düşünen kitleler tarafından yaygın bir biçimde hakaret suçu işlenmektedir. İnternet ortamındaki hakaret suçunun belki de en zorlu kısmı, failin kimliğinin tespiti noktasındadır. Hakaretin hangi bilgisayardan, kim tarafından yapıldığını ortaya koymak çoğu zaman güçtür. Özellikle kimlik tespiti Youtube, Facebook, Twitter gibi uygulamalarda veya e-posta yoluyla hakaret suçunun işlenmesinde daha da güçleşmektedir. Bu sosyal paylaşım sitelerinde fiili gerçekleştiren kişinin kimliği belirli olsa da bu kişi eylemi kabullenmemesi halinde teknik imkanlar yoluyla kimliğin tespiti gerekmektedir.


IP numarası internet protokol numarası anlamına gelir. Bu adres internet üzerinde bilgisayarların birbirini tanımalarına ve iletişim kurmalarına yarar. IP adresinin bulunması ve IP adresi üzerinden failin adresine ulaşılması uygulamada en sık karşılaşılan yollardan biridir fakat Twitter, İnstagram, Facebook gibi şirketler kullanıcıların IP adreslerini soruşturma makamlarıyla genellikle paylaşmamakla birlikte kolluk kuvveti bu tarz suçların faillerini sosyal medya üzerinden araştırma yaparak bulmaya çalışmaktadır.


Örneğin e-posta yoluyla gönderilen hakaret içerikli bir mesajda, adres sahibi bu mesajı kendisinin yollamadığını ileri sürebilir. Böyle bir durumda yapılacak ilk şey mesajın gönderildiği bilgisayarın IP numarasının tesbitidir. Bunun için de öncelikle mesajlaşmanın yapıldığı internet sitesine başvurulacaktır. Bu site Türkiye sınırları içinde kurulmuş veya Türkiye de temsilciliği olan bir kuruluş ise bilgilerin temini kolayca yapılabilir. Ancak Türkiye sınırları dışında kurulmuş yabancı bir internet sitesi ise, bu başvurunun cevaplanması uzun zaman alabilir hatta hiç mümkün olmayabilir. IP numarasının tesbiti ile de sorun çözülmemektedir. Ayrıca saptanan IP numarasındaki bilgisayarın faile ait olduğunun da kesin olarak tesbiti gerekecektir. Örneğin IP yabancı bir ülkeye ait olabilir, dolayısıyla cezai takibat çok zorlaşabilir, hatta imkansız hale gelebilir. IP izi sürülemeyecek bir bilgisayara ait olabilir (Örneğin bir halk kütüphanesinin veya okul kampüsünün bilgisayarıdır, kullananı tesbit etmek zordur).”

Av. Asil ÖZKAN & Stj. Av. Erdener IŞIK

Comments


©2021 Tüm hakları saklıdır.

Özkan&Dönmez Hukuk ve Danışmanlık

bottom of page