HİZMET TESPİT DAVALARI
- Av. Emre Dönmez
- 1 Tem 2021
- 5 dakikada okunur

Sosyal hukuk devleti ilkesi 1982 Anayasasında, Türkiye Cumuhuriyeti’inin temel bir niteliği olarak belirtilmiştir. Sosyal güvenlik hakkı başlıklı 60. Madde’de “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir.Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” demek suretiyle sosyal güvenlik hakkının herkes için vazgeçilmez temel bir hak ve yükümlülüğün devlete ait olduğunu ortaya koymaktadır. Sigorta hakkının zorunluluk olduğu bu durumda kimi işverenlerin, bu görevini yerine getirmemesi halinde güçsüz durumda olduğu kabul edilen işçinin, hak kayıplarını önlemek için 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu (“Kanun”) ihdas edilmiştir. Tam olarak bu noktada karşımıza hizmet sözleşmesi gereği açılan hizmet tespit davaları çıkmaktadır.
HİZMET TESPİT DAVALARININ AMACI ve KONUSU
Hizmet tespit davaları; hizmet sözleşmesine dayanarak bir iş ilişkisi içinde olan kişilerden, işçinin; sigorta bildirimi yapılmaksızın ve primlerinin eksik ya da hiç yatırılmamasından doğan işçilik alacaklarını talep edebilmesi için açılır. Bunun yanında işçilik alacağı talebi bulunmayan davacı sadece eksik olan hizmet günlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu’na (“SGK”) bildirilmesi ve primlerinin ödenmesi için de bu davayı açabilir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta iş ilişkisinin eser sözleşmesi veya vekalet sözleşmesi değil de hizmet sözleşmesinden kaynaklanıyor olması gerektiğidir.
HİZMET TESPİT DAVALARINDA GÖREV ve YETKİ
Hizmet tespit davalarında hangi mahkemenin görevli olduğu Kanun’un 86. Maddesi’nin 9. fıkrasında açıkça belirtildiği üzere iş mahkemeleridir. İş mahkemesinin olmadığı yerlerde asliye hukuk mahkemeleri, iş mahkemesi sıfatıyla görevli olacaktır.[1]
7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu 6. Maddesine göre iş mahkemelerinde açılacak davalarda yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi ile işin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesidir. Davalı birden fazla ise bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. İlgili maddenin 5. Fıkrası gereği bu iki kural dışında bir yetki sözleşmesi yapılması halinde sözleşme geçersiz olacaktır. Hizmet tespit davalarında yetki kesin olmadığından yetki itirazının cevap dilekçesi ile ilk itiraz olarak ileri sürülmesi gerekir.
HİZMET TESPİT DAVALARINDA SÜRE
Hizmet tespit davalarına ilişkin süre Kanun’un 86. Maddesi’nin 9. Fıkrasında, “ Aylık prim ve hizmet belgesi veya muhtasar ve prim hizmet beyannamesi işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar, çalıştıklarını hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak beş yıl içerisinde iş mahkemesine başvurarak, alacakları ilâm ile ispatlayabilirlerse, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayıları dikkate alınır. Kanundanda anlaşıldığı gibi hizmet tespit davaları hizmetlerin geçtiği yıl sonundan itibaren 5 yıl içinde açılması gerekir.” Kanunda açıkça söylendiği üzere süre hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıldır. Bu süre zamanaşımı süresi değil hak düşürücü bir süre olduğundan mahkemenin her aşamasında ileri sürülebilir ve hakim tarafından resen dikkate alınır.
Aynı iş yerine birden fazla giriş çıkışı olan sigortalı için bu hak düşürücü süre, her dönem çalışma için ayrı ayrı tespit edilir. Örneğin; 03.06.2019 tarihinde girişi olan sigortasız çalışan 30.10.2019’da işten ayrılmıştır. Bu dönem için hizmet tespit davası açma süresi 01.01.2020’de başlar. Aynı işçinin 20.04.2020 tarihinde tekrar bu iş yerinde çalışmaya başlaması halinde 01.01.2020 tarihinde başlayan 5 yıllık hak düşürücü sürenin durmasına veya kesilmesine neden olmaz.
Hizmet tespit davalarında hak düşürücü süre mutlak değildir. Yargıtay 10. ve 21. Hukuk Dairelerinin süreklilik kazanmış kararlarına göre:
Müfettiş durum tespit tutanağı ya da tahkikat raporlarıyla çalışma tespit edilmişse,
Asgari işçilik incelemesi neticesinde işverenden sigortalının primleri SGK tarafından icra yoluyla tahsil edilmişse,
İşveren imzalı ücret tediye bordrosunda sigortalıdan sigorta primi kestiğini açıkça gösterdiği halde sigorta primini SGK’ya yatırmamışsa,
Sigortalı durumunda iken memurluğa geçmiş olursa,
İşe giriş bildirgesi SGK’ya süresinde verilmiş; fakat bordrosu ve primi SGK’ya intikal ettirilmemişse,
İşçilik hakları tazminatlarına (ihbar, kıdem tazminatı, ücret alacağı vs.) ilişkin aynı döneme ait kesin hüküm niteliğini taşıyan yargı kararları varsa,
hizmet tespit davaları zamanaşımına uğramaz. [2]
5 yıllık hak düşürücü sürenin istisnası niteliğinde Yargıtay Kararı:
“…Davacı 01.05.1987-31.12.1987 ile 02.05.1988-31.12.1988 tarihleri arasında davalı kurumda geçici işçi olarak kesintisiz çalıştığının ve eksik bildirilen sürelerin tespitini talep etmiş olup, mahkemece; tespiti talep edilen hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren hak düşürücü sürenin geçmiş olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanun’un 79/10. maddesi olup; anılan maddede yer alan hak düşürücü süre “yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları kurumca tespit edilemeyen sigortalılar” için geçerlidir. Somut olayda davacının tespitini talep ettiği her iki çalışma dönemi başlangıç tarihi itibariyle hak düşürücü süre içerisinde Kuruma ibraz edilmiş işe giriş bildirgeleri bulunduğu gibi, davalı işveren tarafından davacının 1988 yılı çalışmasına ait 13 günlük prim de ödenmiştir. Maddede sayılan belgelerden olan işe giriş bildirgelerinin verilmesi ile davacının tespitini talep ettiği çalışmalar yönünden hak düşürücü sürenin geçmiş olduğundan bahsedilemeyeceğinden mahkemece işin esasına girilerek toplanacak deliller doğrultusunda karar verilmek gerekirken eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.” [3] (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2004/6520 Esas, 2004/10496 Karar Sayılı, 9.11.2004 Tarihli Kararı)
HİZMET TESPİT DAVASI AÇMA ŞARTLARI
Davalı olarak SGK yanında işyerine de davanın açılması gerekir. İş yeri el değiştirmişse eski işveren ve SGK’nın yanında devralan yeni işverenin de davaya dahil edilmesi gerekir.
Daha önce hizmet tespiti ile aynı nitelikte açılmış ve kesinleşmiş bir karar olmamalıdır.
İş yerinin Kanun’a uygun bir iş yeri ve işçi ile iş yeri arasındaki ilişkinin hizmet ilişkisine dayanıyor olması gerekir.
SGK tarafından durumun daha önceden tespit edilmemiş olması da gerekmektedir.
Mağduriyetin; sigortasız çalışma, eksik gün ya da eksik sigorta primine esas kazanç olması gerekir.
Dava konusu uzun süreli bir sigorta olmalıdır. Ölüm, yaşlılık, mallülük sigortaları bu kapsama girmez.
Dava hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren işleyecek olan 5 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılmalıdır.
HİZMET TESPİT DAVALARINI KİMLER AÇABİLİR ?
İşçi davayı bizzat kendisi, hizmet tarihini izleyen 5 yıl içerisinde açabildiği gibi işçinin ölmesi halinde hak sahipleri de davayı açıp takip edebilirler. Hak sahiplerinin açtığı halde hizmet tespit davası için hak düşürücü süre murisin ölümüyle başlar.
HİZMET TESPİT DAVALARINDA KULLANILABİLECEK DELİLLER
Davacı işçi, hizmetini tespit ettirebilmek için iddia ettiği tarihlerde işveren ile arasındaki hizmet ilişkisini ispatlamalıdır. Hizmet tespit davalarında taraflarca ileri sürülebilecek deliller yazılı olabileceği gibi tanık beyanı şeklinde de olabilir.
İş hukukunda tanık beyanlarına sıklıkla başvurulmaktadır. Tanığın aynı iş yerinde çalışan iş arkadaşı olabileceği gibi, komşu iş yerlerinde çalışan kişilerden olabileceği de kabul edilir. Yargıtay tanığın davacı ile aynı dönemde aynı iş yerinde çalışan sigortalı işçilerden olan bordro tanığı olmasını öncelikli olarak aramaktadır. Tanık beyanları birbirleri ile uygun olmalı ve şüpheye yer bırakmamalıdır.
Yazılı delillerden iş yeri ile ilgili ve iddia sahibinin iş yerinde çalıştığına dayanak olabilecek her türlü belge delil olabilir. Belgelerin sonradan düzenlenemez nitelikte olması mahkemenin vereceği kararda önem arz eder. En çok dikkate alınan belgeler içerisinde; ücret bordroları, yasal defter kayıtları, gelir gider belgeleri, özlük dosyaları, sözleşmeler ve noterce onaylanmış her türlü belge vardır. Delil olabilecek belgelere örnek olarak; SGK’nın Sosyal Güvenlik Kurumu dosyası, işyeri sicil dosyası, kurumsal mesleki kuruluş kaydı, işveren yanındaki işyeri dosyası, dernek ya da esnaf sicil kaydı, oda kayıtları, vergi mükellefiyet kaydı, maaş bordroları sayılabilir. Hakim gerektiğinde re’sen inceleme yapabilecektir. Bununla ilgili Yargıtay kararları mevcuttur:
“… Dava, 5510 Sayılı Kanunun geçici 7/1. maddesi uyarınca uygulama alanı bulan, mülga 506 Sayılı Kanunun 79/10 hükmü uyarınca açılmış hizmet tespiti davasıdır. Bu tür sigortalı hizmetlerin tespitine dair davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu sebeple özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re’sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır. Eldeki somut davada; davacının tespitini talep ettiği 20.3.2006-22.7.2006 tarihleri arasındaki dönem yönünden, daha önce aynı konuda açılan ve Kahramanmaraş İş Mahkemesince 2007/236 E-2011/420 K. sayılı kararı ile açılmamış sayılmasına karar verilen davada dinlenen tanık anlatımları ile bu dosyada bilgi ve görgüsüne başvurulan tanık anlatımları karşılaştırılmalı, varsa, çelişkiler giderilmeli, yine, bu dosyalardaki davalı şirket yetkililerinin beyanları değerlendirilmeli, bu döneme dair bordro tanığı M. Taşkıran dinlenilmeli, bu şekilde sigortalının bu döneme dair olarak kayıtlarda görülmeyen çalışmalarının hangi sebeplerle kayıtlara geçmediği, ya da, bildirim dışı kaldığı hususu, çalışmanın varlığı ve kesintili olup olmadığı yöntemince araştırılmalı, toplanan tüm kanıtlar birlikte değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” [4] (Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 28.01.2014 tarihli, 2013/17322 Esas ve 2014/1631 Karar sayılı kararı)
[1] Argun Bozkurt , İş Mahkemeleri ve Yargılama Yöntemi, Ankara Barosu Dergisi, Y. 68, S. 2010 s. 192-193. [2] Bulut, Mehmet, Hizmet Sözleşmesiyle Çalışanlar ve İşverenler İçin Hizmet Tespit Davaları, Bilge Yayınevi, Ankara 2011, s. 97. [3] Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2004/6520 Esas, 2004/10496 Karar Sayılı, 9.11.2004 Tarihli Kararı [4] Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 28.01.2014 tarihli, 2013/17322 Esas ve 2014/1631 Karar sayılı kararı
Av. Emre DÖNMEZ & Stj. Av. Hilal GÖKTAŞ
Comments