DOLANDIRICILIK SUÇU VE UNSURLARI
- Av. Asil Özkan
- 11 Ağu 2021
- 18 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 12 Ağu 2021

A. GENEL OLARAK
Dolandırıcılık suçu 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ("TCK") “Malvarlığına Karşı Suçlar” başlığı altında üç madde halinde düzenlenmiştir. Suçun temel şekline 157. maddede, daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerine 158. maddede ve daha az cezayı gerektiren nitelikli haline ise 159. maddede yer verilmiştir.
Dolandırıcılık, hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kişinin kendisine veya başkasına yarar sağlaması şeklinde tanımlanabilir.[1] Dolandırıcılık suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suçlardan ayıran ve suçun en önemli özelliğini oluşturan ise tanımda da karşımıza çıkan hile unsurudur. Nitekim bu suçta, mağdurun iradesi hileli hareketlerle sakatlanarak, mağdurun veya başkasının malvarlığı zararına ancak failin veya başkasının malvarlığı yararına bir tasarrufun, mağdurun kendisi tarafından gerçekleştirilmesi aranmaktadır.
Yazımızda dolandırıcılık suçunun; korunan hukuki değerine, tipikliğin maddi ve manevi unsurları ile nitelikli hallerine kısaca yer verilerek, suçun bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi nitelikli hali ayrı başlık altında detaylı incelenecektir. Son olarak suçun cezasına ve şikâyete, zamanaşımına, uzlaştırmaya tabi olup olmadığına yer verilerek, genel olarak dolandırıcılık suçuyla ilgili Yargıtay kararlarına değinilecektir.
B. KORUNAN HUKUKİ DEĞER
Dolandırıcılık suçu niteliği itibariyle malvarlığına karşı işlenen suçlar kısmında düzenlenmektedir. Bu kapsamda korunan hukuki değerde elbette malvarlığıdır. Ancak failin yapmış olduğu davranışın neticesinde mağdurun irade özgürlüğü üzerinde de bir müdahale söz konusu olur. Böylece malvarlığının yanı sıra, bu hileli davranışlarla kişilerin irade özgürlüğü de etkilenmekte olup, dolandırıcılık suçu hem malvarlığını hem de kişilerin irade özgürlüğünü koruyan bir suç tipidir.
C. TİPİKLİĞİN MADDİ UNSURLARI
Fail: Suçun faili herkes olabilir. Fail yönünden kanun koyucu herhangi bir sınırlandırma yapmamıştır. Ancak suçun cezai yaptırımını artıran nitelikli hallerde failin önem arz ettiği durumlar vardır. Buna göre dolandırıcılık suçunu işleyen kişi tacir, şirket yöneticisi ya da şirket adına hareket eden bir kimse ise ve suç bu ticari faaliyet sırasında işlenmişse ya da kooperatif yöneticilerinin yine kooperatif faaliyetleri sırasında işledikleri bir dolandırıcılık suçu varsa, faile verilecek ceza artırılır. (TCK m.158/1-h)[2] Failin önem arz ettiği bir diğer duruma göre ise suçun serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinde dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi halinde faile verilecek ceza artırılır. (TCK m.158/1-i)
Mağdur: Dolandırıcılık suçunda mağdur, hileli davranışlarla aldatılan, malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunulan veya malvarlığı bakımından zarara uğrayan kişidir.[3]
Konu: Dolandırıcılık suçunun konusunu “yarar” oluşturmaktadır. Söz konusu yarar malvarlığına verilen bir zarar sonucu meydana gelmelidir. Ayrıca suçun konusunu sadece taşınır mallar değil; taşınmazlar mallar, belirli bir hizmetin gördürülmesi veya bir hak ya da alacak da oluşturabilir. Ancak duygusal veya manevi yönden elde edilen menfaatler bu suçun konusunu oluşturmaz.[4]
Fiil: Dolandırıcılık suçunun fiil unsurunu basit bir yalanın ötesinde yapılan, mağduru aldatabilecek nitelikte olan hileli davranışlar oluşturmaktadır. Ayrıca suçun gerçekleşmesi için, bu hileli davranışların gerçek kişiye yöneltilmiş olması gerekmektedir. Suçun temel unsurlarından olan hileye ayrıca yer vermek faydalı olacaktır:
Suçun temel şeklini düzenleyen TCK m. 157’ye göre; “Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası verilir”. Maddede görüldüğü üzere hilenin tanımı kanunda yapılmamıştır. Hile, gerçekleşmeyeni gerçekleşmiş, gerçekleşmişi gerçekleşmemiş gibi göstermek veya gerçekleşmiş olana bazı unsurlar ekleyerek onu olduğundan farklı göstermek şeklinde tanımlanabilir.[5] İfade etmek gerekir ki bu hileli davranışın, mağduru aldatabilecek kabiliyette olması gerekmektedir. O nedenle basit bir yalan hile sayılmaz.
Bu durum Yargıtay kararlarında da karşımıza çıkmaktadır. Yargıtay hem 765 sayılı hem de 5237 sayılı Kanun dönemindeki kararlarında basit yalanın hile oluşturmayacağını belirtmiştir:
“Sanığın, katılan kurumdan maluliyet aylığı almak amacıyla sahte iş göremezlik belgesini düzenleyip verdiği iddia edildiği olayda; sanığın iğfal kabiliyeti olmayan belge verdiği gözetilerek eyleminin basit yalandan ibaret olduğu, katılan kurumun denetim imkanını ortadan kaldıracak nitelikte hileli eylemi bulunmadığı dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakla mahkemenin beraatına dair kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.”[6]
Dolandırıcılık suçu serbest hareketli bir suç tipidir. Bu nedenle icrai hareketle işlenebileceği gibi ihmali davranışla da işlenebilir. Ancak suçun ihmali davranışla işlenebilmesi, bir başka ifadeyle kişinin ihmali davranışının hile kapsamında değerlendirilebilmesi için, failin hataya düşen kişiyi bilgilendirme, onu hukuken aydınlatma yükümlülüğü altında bulunması gerekmektedir. Yani failin susmasının beyan olarak kabul edildiği bir durum olmalıdır. Bu yükümlülük kanundan veya sözleşmeden kaynaklanabileceği gibi mağdurun, failin önceden gerçekleştirdiği davranışı sonucunda hataya düşmüş olması halinde de vardır.[7]
Karşılıksız yararlanma niteliğindeki fiiller bakımından dolandırıcılık suçunun oluşup oluşmadığına da kısaca değinmekte yarar vardır: Kişi şayet baştan itibaren yararlandığı mal veya hizmetin bedelini ödememe kastıyla hareket ediyorsa, ödeyemeyecek olmasını gizlemesi dolandırıcılık suçu anlamında hileli davranışı oluşturabilir.[8] Örneğin, ödeyecek parası olmadığı halde restoranda yemek yemeye gelen A’nın hesap ödeme zamanında hesabı ödememesi veya hemen döneceğim diyerek ortadan kaybolması dolandırıcılık suçunu oluşturmaktadır.
Ancak kişinin ödeyememe durumunu mal veya hizmetten yararlandıktan sonra fark etmesi halinde dolandırıcılık suçunun unsuru olan hileli davranış oluşmaz. Yalnızca hukuki bir uyuşmazlığın olduğu söylenebilir.
Netice: Suçun kanuni tanımında yer alan, tipikliği oluşturan maddi unsurlarından bir diğeri de netice unsurudur. Dolayısıyla dolandırıcılık suçu sırf hareket suçu[9] değil, netice suçudur. Bu suçun netice unsurunu, “hileli davranışlar sonucunda kişinin aldatılmış olması, bu aldatılmaya bağlı olarak mağdurun veya başkasının zararına olarak, failin kendisine veya başkasına yarar sağlaması” oluşturur.
Suç hileli hareketlerle başkasının zararına haksız menfaatin elde edildiği anda tamamlanır.[10] Bu ifadeden de anlaşılacağı üzere dolandırıcılık suçu tehlike değil zararsuçu niteliği taşımaktadır. Bu nitelik gereği failin salt aldatılmış olması suçun oluşması için yeterli olmayıp, mağdurun aldatılması sonucunda, suçun konusu üzerinde tasarrufta bulunması ve kendisinin veya bir başkasının zararına faile yarar sağlamış olması gerekmektedir.
İlliyet bağı: Dolandırıcılık suçunda nedensellik bağı failin hileli davranışları sonucunda mağdurun aldanarak malvarlığında bir tasarrufta bulunması arasındaki sebep sonuç ilişkisidir. Buna göre mağdur, failin hileli davranışlar sonucunda tasarruf yetkisinde olduğu mal üzerinde kendisi veya başkası zararına tasarrufta bulunmalı ve bunun sonucunda da fail bundan yarar sağlamalıdır. Mağdurun bu zararın doğumuna neden olan hileli davranışın gelişiminde kusurlu hareketi etkili olsa dahi nedensellik bağı varlığını korumaya devam eder.
Ancak mağdurun hataya düşmesi, failin hileli davranışının sonucu olarak değil de tamamen kendisinin veya üçüncü bir kişinin kusurundan kaynaklanıyorsa, bu halde nedensellik bağı yoktur.[11] Elbette bunun için de failin hatayı düzeltme yükümlülüğü altında bulunmaması gerekir. Aksi halde suçun ihmali davranışla işlenmesi gündeme gelecektir.
D.TİPİKLİĞİN MANEVİ UNSURLARI
Dolandırıcılık suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Ancak failin bilerek ve isteyerek hileli hareketi gerçekleştirmiş olması yeterli değildir. Ayrıca hareketinin sonucunda mağdurun aldanacağını ve malvarlığına ilişkin bir tasarruf gerçekleştirerek onun veya bir başkasının zararına olarak kendisine veya bir başkasına yarar sağlanacağını, bir başka ifadeyle, hileli hareketle, aldanma, malvarlığı zararı doğuran tasarruf ve yarar sağlama arasında illiyet bağı bulunduğunu bilmesi ve bunu istemiş olması gerekmektedir.[12]
Suç hem doğrudan kastla hem de olası kastla işlenebilir. Ancak suçun saikle işlenmesinin nitelikli hal olarak düzenlendiği haller bakımından suç yalnızca doğrudan kastla işlenebilir. Çünkü belirli bir amaçla suçun işlenmesi aranmaktadır, bu da ancak doğrudan kastla olabilir.
E. SUÇUN NİTELİKLİ HALLERİ
Dolandırıcılık suçunun nitelikli halleri TCK’nın 158 ve 159. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu maddelerde düzenlenen nitelikli hallerin bir kısmı suçun maddi unsurları ile ilgili iken bir kısmı ise suçun manevi unsurlarıyla ile ilgilidir. Suçun daha fazla cezayı gerektiren nitelikli halinin düzenlendiği 158. maddenin a, b, c ,d ,e, f, g, h, i, bentlerinde maddi unsurlara ilişkin nitelikli hallere; j ve k bentlerinde suçun belirli maksatlarla işlenmesi halinde faile daha fazla ceza verilmesini gerektiren nitelikli hallere yer verilmiştir.
1) DAHA FAZLA CEZAYI GEREKTİREN NİTELİKLİ HALLER (TCK m.158)
1.a) Suçun Dini İnanç ve Duyguların İstismar Edilmesi Suretiyle İşlenmesi (TCK m.158/1-a)
Dolandırıcılık suçunun bu nitelikli hali daha ağır cezayı gerektiren bir nitelikli hal olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gerçek olmadığı halde camiye, kuran kursuna, fakir ve muhtaç kimselere yardım edileceğinden bahisle insanların dolandırılması bu nitelikli hale örnek olarak gösterilebilir.[13] Örneklerden de anlaşılacağı üzere kişilerin samimi din duyguları sömürülerek, dini inanç ve duyguları aldatma vesilesi olarak kötüye kullanılmaktadır.
1.b) Suçun, Kişinin İçinde Bulunduğu Tehlikeli Durum veya Zor Şartlardan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi (TCK m.158/1-b)
Kişinin doğal bir afete veya trafik kazasına maruz kalmasından ya da hastalığı yüzünden içine düştüğü çaresizlikten yararlanılarak hileli hareketlerle aldatılması ve bu şekilde haksız yarar sağlaması, bu nitelikli hale örnek gösterilebilir.[14] Elbette somut olayda böyle bir halin mevcut olup olmadığı delillerle ortaya konulmalıdır. Bu nitelikli halin gerçekleşebilmesi için failin gerçekten de böyle bir tehlikeli durum içerisinde bulunması ve bu durum üzerine mağdurun çaresizliğinden yararlanılarak hileli davranışın gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Hileli davranışlarla, bu tehlikeli durum içinde olmayıp mağdurun böyle bir durumda olduğuna inandırılması halinde bu nitelikli hal uygulama alanı bulmayacaktır.
1.c) Suçun Kişinin Algılama Yeteneğinin Zayıflığından Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi (TCK M.158/1-C)
Bu nitelikli hal de daha ağır cezayı gerektiren bir nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Gerçekleşmesi bakımından mağdurun akıl zayıflığı, yaş küçüklüğü, sarhoşluk gibi nedenlerle algılama yeteneğinin azalmış olması aranmaktadır. İsnat yeteneği tamamen kalkmış kişilerin bu durumundan yararlanılarak suçun işlenmesi halinde dolandırıcılık değil hırsızlık suçunun oluşacağı uygulamada daha çok karşımıza çıkmaktadır. Bu yönde Yargıtay kararları da mevcut olmakla birlikte öğretide aksi görüşte olan hukukçularımız da vardır.
Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2017/218 Esas, 2017/412 Karar Sayılı, 17.01.2017 Tarihli Kararı
“…Somut olayda dosya içerisinde mevcut heyet raporuna göre akıl hastası olduğu sabit olan katılanın, katıldığı oturumlarda farklı beyanlarda bulunması ve sanıklar lehine verdiği ifade esas alınarak karar verilmesi ile dosyada ismi geçen tanıkların duruşmaya çağrılarak dinlenilmemiş olması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, öncelikle algılama yeteneğinin çok zayıf olması veya hiç olmaması halinde, aldatılması gereken bir irade söz konusu olmayacağından dolandırıcılık suçundan bahsedilemeyeceği, eylemin hırsızlık suçuna vücut vereceği gözetilerek, katılanın akıl hastalığının bulunup bulunmadığı, akıl hastalığı var ise algılama yeteneğinin derecesi ve olaya ilişkin beyanlarına itibar edilip edilmeyeceği hakkında Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesi veya Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinden kurul raporu alınması ve suça konu eşyaların alındığı…”[15]
1.d) Suçun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının, Kamu Meslek Kuruluşlarının, Siyasi Parti, Vakıf veya Dernek Tüzel Kişilerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi (TCK m.158/1-d)
Maddede geçen “kamu meslek kuruluşları” ibaresinden “kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları” anlaşılmalıdır. Bunlar Anayasa’nın 135/1. maddesinde[16] ifade edilmektedir. Buradan hareketle odalar, barolar, sendikalar araç olarak kullanılarak dolandırıcılık suçunun işlenmesi halinde bu nitelikli hal uygulanacaktır. Ayrıca maddede de ifade edildiği üzere siyasi partiler, dernekler, vakıflar araç olarak kullanılarak dolandırıcılık suçu işlenmesi halinde yine bu nitelikli hal uygulanacaktır.
Hükme göre kurum ve kuruluşların, suçun işlenmesinde yalnızca araç olarak kullanılması yeterli olup, ayrıca zararın oluşması aranmaz. Ancak araç olarak kullanılmada, maddi varlıklarının kullanılması aranmaktadır. Yalnızca ismen kullanım suçun oluşması için yeterli olmayacaktır.[17]
1.e) Suçun Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına İşlenmesi (TCK m.158/1-e)
Kamu kurum ve kuruluşlarının aldatılması söz konusu olamayacağından, bu nitelikli hal bakımından suçun mağduru, söz konusu kurum veya kuruluşlar adına çalışan, tasarrufa yetkili gerçek kişilerdir.[18] Bu durumda da kamu kurum ve kuruluşları suçtan zarar gören konumunda olacaktır. Bu yönden m.158/1-d maddesindeki nitelikli halden ayrılmaktadır. Tekrar ifade etmekte fayda vardır ki, m.158/1-d maddesi bakımından kamu kurum ve kuruluşlarının zarara uğraması nitelikli halin uygulanması için gerekli değildir. Ancak m.158/1-e maddesinde böyle bir gereklilik söz konusudur.
1-f) Suçun Bilişim Sistemlerinin, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi (TCK m.158/1-f)
Gelişen teknoloji ile birlikte suç olgusunda bilişim çağına dönük değişimler başlamış gerek bilişim gerekse bilişim yoluyla işlenen asayiş suçlarında artış olmuştur.[19]Yaşanan bu gelişmelerle adi hırsızlık ve dolandırıcılık gibi suçlar, teknoloji ve bilişim olanakları kullanılarak işlenebilmekte ve yeni suç türleri oluşmaktadır.
Nitelikli dolandırıcılık başlıklı TCK m.158/1-f maddesinin gerekçesinde; “Dolandırıcılık suçunun, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenmesi de birinci fıkranın (f) bendinde bu suçun bir nitelikli unsuru olarak kabul edilmiştir. Bilişim sistemlerinin ya da birer güven kurumu olan banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması, dolandırıcılık suçunun işlenmesi açısından önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Banka ve kredi kurumları açısından dikkat edilmesi gereken husus, bu kurumları temsilen, bu kurumlar adına hareket eden kişilerin başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleridir.” denilerek, günümüzde en fazla işlenen suçlardan biri olan dolandırıcılık suçunun bu nitelikli haline açıklık getirilmiştir. Görüldüğü üzere bentte iki ayrı nitelikli hale yer verilmiştir. Bunlardan ilki, “bilişim sistemlerinin”; ikincisi ise, “banka ve kredi kurumlarının” suçta araç olarak kullanılmasıdır.
TCK’nın 243. maddesinin gerekçesinde bilişim sistemlerinden ne anlaşılması gerektiğine açıklık getirilmiştir. Buna göre “Bilişim sisteminden maksat, verileri toplayıp yerleştirdikten sonra bunları otomatik işlemlere tabi tutma olanağını veren manyetik sistemlerdir.” Dolandırıcılık suçunda bilişim sistemlerinin hile aracı olarak kullanılması suçun işlenişini kolaylaştırmaktadır. Kanun koyucu bu sebeple bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılmasını suçun ağırlaştırıcı nedeni olarak saymış ve failin daha ağır bir ceza ile cezalandırılmasını düzenlemiştir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için, fail, yalnızca bu bilişim sistemini kullanarak yani yüz yüze gelmeksizin bir kimseyi aldatmalıdır. Aldatılan kişi de bilişim sistemine güvenerek bir tasarruf işlemi gerçekleştirmelidir. Bu itibarla; failin, internet gazetesi veya “sahibinden.com” gibi internet sitelerine ilan verip, bir kimseyle telefonla veya başka suretle irtibat sağlayarak gerçekleştirdiği hileli davranışlar bakımından bilişim sistemlerinin suçun oluşumunda araç olarak kullanıldığını söylemek doğru olmayacaktır.[20] Çünkü bu durumda, hileli davranışlarla bir kimsenin aldatılması unsuru bilişim sistemi üzerinden gerçekleşmemektedir. O halde, böyle bir durumda dolandırıcılık suçunun “basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle” işlendiği kabul edilmelidir.[21] (TCK m.158/1-g)
Neticede burada bilişim sistemi bir gerçek kişinin aldatılmasında araç olarak kullanılmaktadır. Şayet hileli davranışlar gerçek kişi yerine bilişim sistemine yönelik gerçekleştirilirse bu nitelikli hal değil, TCK’nın 244 ve 245. maddelerinde düzenlenen suçlar oluşacaktır.
Yargıtay CGK, 2014/15-288 Esas, 2016/255 Karar Sayılı, 10.15.2016 Tarihli Kararı
“…İstanbul-Pendik'te Lia Tasarım unvanı ile taş dekorasyonu uygulama-satış işi yapan katılanı 2009 yılı Eylül ayı ortalarında aboneliği kendisine ait ...3948 numaralı telefondan arayan ve adını veren sanığın, Muğla-Merkez-Çakmak Köyü'nde kayrak taşı ocağı bulunduğunu, ihtiyaç olduğunda kendisini arayabileceğini söylemesini müteakip yaklaşık bir ay sonra katılanı bu kez aboneliği ... adına görünen ...7279 numaralı telefondan arayarak kendini Mustafa olarak tanıtıp Büyükçekmece'de iki villası olduğunu, Almanya'ya döneceğinden acilen kayrak taşına ihtiyaç duyduğunu söylemesi, temin edip edemeyeceğini sorması ve parasını peşin ödeyeceğini bildirmesi üzerine, katılanın daha önceden not ettiği telefondan sanığı arayarak kayrak taşı almak isteğini iletmesi, alım-satım hususunda anlaşmaları neticesinde, sanığın nakliye-yakıt parasını peşin istemesi nedeniyle şikayetçinin 15.10.2009 tarihinde 3.000 TL tutarındaki parayı internet bankacılığı yoluyla kendi hesabından sanığın verdiği hesaba göndermesi, bu paranın sanık tarafından Akbank-Muğla Şubesi'nden çekilmesine rağmen anlaşmaya konu kayrak taşının gönderilmemesi, alınan paranın da iade edilmemesi suretiyle menfaat temin etmesi şeklindeki gerçekleşen olayda; telefonun araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık eyleminin 5237 sayılı TCK'nda dolandırıcılık suçunun nitelikli hali olarak düzenlenmediği, olayda bilişim sisteminin bizatihi araç olarak kullanılmasının söz konusu olmadığı, bu şekilde sanığın üzerine atılı eylemin basit dolandırıcılık suçunu oluşturması nedeniyle yerel mahkeme hükmünün bozulmasına ilişkin Özel Daire ilamında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.”[22]
TCK m.158/1-f maddesinde yer alan bir diğer hal ise banka ve kredi kurumlarının suçta araç olarak kullanılmasıdır. Banka veya kredi kurumlarının, özellikle bu kurum ve kuruluşları temsil edenlerin, bunlar adına hareket eden kişilerin, başkalarını kolaylıkla aldatabilmeleri bir güven kurumu olan bu kuruma güvenin sarsılması sonucunu doğuracağından, bu hal de dolandırıcılık suçunun nitelikli hâli sayılmıştır.
Dolandırıcılık suçunun işlenmesinde mevduat bankaları ve katılım bankaları ile kalkınma ve yatırım bankaları araç olarak kullanıldığı takdirde bu nitelikli hal uygulanacak ve ceza artırılacaktır. Burada bir gerçek kişiyi dolandırmak amacıyla yapılan hileli davranışların icrasında banka veya kredi kuruluşları araç olarak kullanılmaktadır. Banka veya kredi kuruluşu hileli davranış sonucu zarar görmemektedir. Tasarruf yetkisine sahip çalışanların aldatılarak gerçekleştirilen hileli davranış sonucu banka veya kredi kuruluşunun zarar görmesi halinde, fiil suçun temel şeklini oluşturacaktır.
1-g) Suçun Basın ve Yayın Araçlarının Sağladığı Kolaylıktan Yararlanmak Suretiyle İşlenmesi (TCK m.158/1-g)
Burada basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan kastedilen bu araçları kullanarak dolandırıcılık fiilinin hazırlık hareketlerinin gerçekleştirilmesidir. Uygulamada özellikle internetin sağladığı kolaylıktan yararlanarak binlerce kişiye ulaşım imkânı bulan kişiler internette kurdukları siteler aracılığıyla, insanlara karşı abartılı veya yalan vaatlerde bulunarak, onlardan para toplamakta daha sonra da ortadan kaybolmaktadırlar.
Bu nitelikli hale gazeteye malını satacağına ilişkin ilan veren kişinin gerçekte böyle bir malının olmaması veya malın ilanda belirtilenden farklı olması, bir başka ifadeyle ilanın içeriğinin hile veya desise oluşturması örnek olarak gösterilebilir.[23]
1-h) Suçun Tacir veya Şirket Yöneticisi Olan Ya Da Şirket Adına Hareket Eden Kişilerin Faaliyetleri Sırasında; Kooperatif Yöneticilerinin Kooperatifin Faaliyeti Kapsamında İşlenmesi (TCK m.158/1-h)
Bu nitelikli halin düzenlenmesinin sebebi tacirlerin, şirket yöneticilerinin ve kooperatif yöneticilerinin güvenilirliğini sağlayarak, duyulan bu güvenin etkisini sağlamlaştırmaktır. Özellikle ticari hayatta gerçekleştirilen hızlı ve büyük mali işlerde bu güven son derece kritik olup, duyulan bu güvenin kötüye kullanılmasını engellemek son derece önemlidir.
Söz konusu nitelikli halin uygulanabilmesi için sırasıyla; kişinin tacir olup olmadığı veya ortada bir şirketin veya kooperatifin bulunup bulunmadığı, failin kanunda belirtilen niteliklere sahip olup olmadığı, faaliyetin ticari faaliyet veya kooperatif faaliyet olup olmadığı ve son olarak da fiilin ticari faaliyet sırasında veya kooperatif faaliyet kapsamında işlenip işlenmediği belirlenmelidir.[24]
1-i) Suçun Serbest Meslek Sahibi Kişiler Tarafından, Mesleklerinden Dolayı Kendilerine Duyulan Güvenin Kötüye Kullanılması Suretiyle İşlenmesi (TCK m.158/1-i)
Kişiler sahip oldukları mesleğe ilişkin bilgi ve tecrübeleriyle toplumda bir güven oluştururlar. Bu itibarla kendilerine duyulan güvenin korunması ve daha da güvence altına alınması amacıyla bu husus dolandırıcılık suçunun nitelikli hali olarak düzenlenmiştir. Serbest meslek sahiplerinin yalnızca meslek ve görevlerini yaptıkları sırada işledikleri dolandırıcılık faaliyetleri için bu nitelikli hal uygulanabilmektedir. Burada fail, üstlendiği iş ve mesleğinden dolayı kendisine duyulan güveni kötüye kullanmak suretiyle bu suçu işlemiş olmalıdır.
1-j) Suçun Banka veya Diğer Kredi Kurumlarınca Tahsis Edilmesi Gereken Bir Kredinin Açılmasını Sağlamak Maksadıyla İşlenmesi (TCK m.158/1-j)
Öncelikle tekrardan ifade etmek gerekir ki TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının j ve k bentlerinde suçun belirli maksatlarla işlenmesi halinde faile daha fazla ceza verilmesini gerektiren nitelikli hallere yer verilmiştir. Bir başka ifadeyle bu bentler daha ağır cezayı gerektiren manevi unsurlarla ilgili nitelikli hallerdir.
Bu başlık altında incelenecek olan “j” bendinde, failin “tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, hileli hareketlerle banka veya diğer kredi kurumlarının bu konudaki yetkili kişisini aldatması sonucunda tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlaması” nitelikli hali düzenlenmektedir. O halde başvurulan kurumun kredi vermeye yetkili olması gerekmektedir. Bu nitelikli hal bakımından aldatılan ve banka veya kredi kuruluşu adına tasarruf yetkisi bulunan kişi suçun mağduru iken, kredinin tahsisi halinde banka veya kredi kuruluşu suçtan zarar gören konumundadır.[25] Banka veya kredi kurumlarının, görevlerini gereği gibi yapmamaları sonucunda açılmaması gereken kişiye kredi açmaları halinde, dolandırıcılık suçu oluşmaz. Çünkü ortaya çıkan sonuç aynı olsa da dolandırıcılık suçunun en önemli unsuru olan hile unsuru eksiktir.
1-K) Suçun Sigorta Bedelini Almak Maksadıyla İşlenmesi (TCK M. 158/1-k)
Sigorta bedelini almak maksadıyla işlenen dolandırıcılık suçunun tamamlanması için, failin hileli davranışlarla sigortacıyı aldatması ve sigorta bedelini alması gerekmektedir. Ayrıca somut olayda mahkemece suçun bu amaca yönelik işlendiğinin de tespiti gereklidir. Ancak sigorta şirketinin yapmış olduğu teknik araştırma neticesinde sigorta bedelini ödememesi halinde, suçun tamamlanmasından bahsedilemez. Suç teşebbüs aşamasında kalmıştır. Örneğin, trafik kazası sonrasında gerçeğe aykırı kaza tespit tutanağı tutulması, kişinin sigortalattığı malına zarar vermesi ve bunu tutanağa geçirtmesi gibi durumlarda elde edilen tutanak sigorta şirketine verilmediği müddetçe bu nitelikli hal uygulanmaz.[26] Dolandırıcılık suçuna teşebbüsten söz edilir.
1-l) Suçun Kişinin Kendisini Kamu Görevlisi veya Banka, Sigorta Ya Da Kredi Kurumlarının Çalışanı Olarak Tanıtması veya Bu Kurum ve Kuruluşlarla İlişkili Olduğunu Söylemek Suretiyle İşlenmesi (TCK m. 158/1-l)
Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için kişinin kendisini sayılan nitelikleri haiz bir kişi olarak tanıtması veya sayılan kurum veya kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi ve böylece kişilerin aldatılmasında araç olarak kullanması gerekmektedir.[27]
Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2017/21773 Esas, 2017/24119 Karar Sayılı, 22.11.2017 Tarihli Kararı
“Müştekinin olay tarihinde kullanmış olduğu cep telefonundan arandığı, arayan şahsın "Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde görevli olduğunu, kendisini savcıya bağlayacağını, müştekinin kimliğinin terör örgütünün eline geçtiğini, hakkında 14 tane gıyabi yakalama kararı bulunduğunu, bu şahısları yakalayabilmek için vereceği hesaba para göndermesi gerektiğini" söylediği, müştekinin de inanarak şahsın vermiş olduğu sanık ...adına ... PTT Şube Müdürlüğüne ait ... posta çeki hesabına 16.500 TL para yatırdığı, sanığın parayı çekerek tasarruf ettiği iddia olunan olayda; sanığın kendisini kamu görevlisi olarak tanıtması karşısında eylemin 5237 sayılı TCK'nın 158/1-L maddesinde öngörülen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delillerin takdirinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırı olup…” bozmayı gerektirmiştir.[28]
1-m) Suçun Kamu Görevlileriyle İlişkisi Olduğundan, Onlar Nezdinde Hatırı Sayıldığından Bahisle ve Belli Bir İşin Gördürüleceği Vaadiyle Aldatarak İşlenmesi (TCK m.158/2)
TCK m.158/2 maddesine göre; “(2) Kamu görevlileriyle ilişkisinin olduğundan, onlar nezdinde hatırı sayıldığından bahisle ve belli bir işin gördürüleceği vaadiyle aldatarak, başkasından menfaat temin eden kişi, yukarıdaki fıkra hükmüne göre cezalandırılır.”
Maddeden de ifade edildiği üzere bu nitelikli halin uygulanması için üç unsurun gerçekleşmesi gerekmektedir. İlk olarak failin kamu görevlileriyle ilişkisinin bulunduğu veya onlar nezdinde hatırı sayıldığını açıklaması, ikinci olarak belli bir işin gördürüleceği vaadinde bulunulması ve 1etmesi gerekmektedir. Bu nitelikli halin uygulanabilmesi için her şeyde önce aldatma unsurunun bulunması gerekmektedir. Bu unsurun olmadığı durumda TCK’nın 255. maddesinde yer alan nüfuz ticareti suçu oluşur.[29]
1-n) Suçun Üç veya Daha Fazla Kişiyle Birlikte veya Suç İşlemek İçin Teşkil Edilmiş Bir Örgütün Faaliyeti Çerçevesinde İşlenmesi (TCK m.158/3)
TCK m.158/3’e göre; “(3) Bu madde ile 157’nci maddede yer alan suçların, üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde verilecek ceza bir kat artırılır.”
Maddede de ifade edildiği üzere dolandırıcılık suçunun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hallerinden biri de suçun, üç veya daha fazla kişi ile birlikte veya suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesidir.
Maddede yer alan ilk nitelikli halde suçun birlikte işlenmesinde kastedilen, üç veya daha fazla kişinin müşterek fail olarak suçu işlemiş olmalarıdır. Dolayısıyla azmettiren veya yardım eden kişiler (şeriklik) bu sayıya dahil değildir. Ancak doktrinde aksi yönde görüşler de bulunmaktadır.
Maddede yer alan ikinci nitelikli halde örgütün dolandırıcılık suçunu işlemek amacıyla teşkil edilmesi gerekli değildir.[30] Suç işlemek için oluşturulmuş bir örgütün, faaliyetleri alanında dolandırıcılık suçunu da işlemesi suçun oluşumu için yeterli görülmektedir.
2. DAHA AZ CEZAYI GEREKTİREN NİTELİKLİ HAL: SUÇUN BİR HUKUKİ İLİŞKİYE DAYANAN ALACAĞI TAHSİL AMACIYLA İŞLENMESİ (TCK m.159)
TCK m.159’a göre; “(1) Dolandırıcılığın, bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde, şikâyet üzerine, altı aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.”
Buna göre dolandırıcılık suçunun bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi özel hafifletici neden olarak düzenlenmiştir. Çünkü eski kanun olan 765 sayılı TCK’da, şimdiki kanunumuz olan 5237 sayılı TCK’nın aksine “ilhak-ı hak (kendiliğinden hak alma)” ayrı bir suç olarak öngörülmekteydi. Yeni TCK’da ise bu husus, dolandırıcılık suçu bakımından daha az cezayı gerektiren özel bir hal olarak düzenlenmiştir.
Burada tahsil edilen alacağın sahibi mutlaka fail olmak zorunda değildir. Başkasına ait bir alacağın tahsili amacıyla da dolandırıcılık suçu işlendiğinde bu nitelikli hal uygulanacaktır.[31]
Madde gerekçesinde de ifade edildiği üzere[32] dolandırıcılık suçunun temel ve daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri resen soruşturulurken, daha az cezayı gerektiren söz konusu nitelikli halde ise suç takibi şikâyete bağlıdır.
F) HUKUKA AYKIRILIK
Suçun oluşması için fiilin hukuka aykırı olması gerekmektedir. Herhangi bir hukuka uygunluk sebebi olmamalıdır. Dolandırıcılık suçu bakımından hukuka uygunluk sebeplerinden herhangi biri uygulama alanı bulamayacaktır. Burada ilgilinin rızası hukuka uygunluk sebebi gibi gözükebilir. Nitekim mağdur kendi isteğiyle suç konusu üzerinde tasarrufta bulunmaktadır. Ancak bu rıza hileli davranışlar sonucu sakatlanmış bir iradenin ürünüdür. Bu nedenle de ilgilinin rızasını da dolandırıcılık suçu bakımından hukuka uygunluk sebebi kabul etmek doğru olmayacaktır.
G) YARGILAMA USULÜ VE YAPTIRIM
1) Yargılama Usulü:
Dolandırıcılık suçunun temel halini düzenleyen 157. madde ile daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halini düzenleyen 158. maddelerinde suç re ‘sen kovuşturmaya tabidir. Suçun daha az cezayı gerektiren nitelikli halinde, diğer bir ifadeyle bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinin yer aldığı 159. maddede ise takip şikayete bağlıdır.
Uzlaştırma hükümleri Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (“CMK”) 253 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. 24.11.2016 tarih ve 6763 sayılı yasanın 34. maddesiyle, 157. Maddede düzenlenen dolandırıcılık suçunun basit hali uzlaşma kapsamına alınmıştır. Kanunda yapılan değişiklikler sonucunda uzlaştırma yoluna gidilmesi hem soruşturma hem de kovuşturma evrelerinde zorunlu hale gelmiştir.[33]
2)Yaptırım:
Dolandırıcılık suçunun basit şekli için (TCK m.157) “bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası” öngörülmüştür. TCK m.158/1’de yer alan nitelikli hallerinin cezası ise “üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezasıdır.”
Ancak suçun “kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak, bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, sigorta bedelini almak maksadıyla, kişinin kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle islenmesi” hallerinde cezanın alt sınırı “dört yıldan”, adlî para cezasının miktarı ise “suçtan elde edilen menfaatin iki katından az olamaz”.
TCK m.158/2’de belirtilen nitelikli hal bakımından da suçun cezası, m.158/1 ile aynıdır. TCK m.158/3’de düzenlenen nitelikli hal olan suçun, basit veya nitelikli hallerinin üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde ise “verilecek ceza bir kat artırılır.”
TCK m.159’da düzenlenen daha az cezayı gerektiren nitelikli hale göre ise, suçun bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla işlenmesi halinde “altı aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası” seçenekli yaptırımı öngörülmüştür.
H) ZAMANAŞIMI
TCK m.66’ya göre; dolandırıcılık suçunun basit şekli ile daha az cezayı gerektiren nitelikli halinde cezaların üst sınırı esas alındığında dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli halleri bakımından dava zamanaşımı süresi ise 15 yıldır. Ancak fiili işlediği sırada “on iki yaşını doldurmuş olup da on beş yaşını doldurmamış” olanlar hakkında zamanaşımı süresi belirlenen sürenin yarısı; “on beş yaşını doldurmuş olup da on sekiz yaşını doldurmamış” olan kişiler için ise üçte ikisi olacaktır.[34] Zamanaşımı süresinin başlangıcı suçun tamamlandığı an oluğundan, inceleme konusu suçta, failin hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp kendisine veya başkasına yarar sağlaması ile zamanaşımı süresi işlemeye başlayacaktır.
KAYNAKÇA
ÖZBEK, V. Ö., DOĞAN, K., BACAKSIZ, P., & TEPE, İ. (2020). Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler. Ankara: Seçkin.
ARTUK, M. E., GÖKÇEN, A., ALŞAHİN, M. E., & ÇAKIR, K. (2019). Ceza Hukuku Özel Hükümler. Ankara: Adalet .
DÖNMEZLER, S. (tarih yok). Türk Ceza Kanunu Yorumu (Cilt 2).
ÜZÜLMEZ, İ., & KOCA, M. (2020). Ceza Hukuku ÖZEL Hükümler.
KORKMAZ, F. (2020). Dolandırıcılık Suçu. Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı Doktora Tezi, 1-238. Ankara.
SÖNMEZ, Ü. (2017). Bilişim Sistemleri Aracılığıyla Dolandırıcılık Suçu. Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Dicle Adalet Dergisi, 1(2), 47-68.
SOYASLAN, D. (2020). Ceza Hukuku Özel Hükümler. Ankara: Yetkin.
TEZCAN, D., ERDEM, M. R., & ÖNOK, R. M. (2020). Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku. Ankara: Seçkin.
5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu
[1] ARTUK, M. Emin; GÖKÇEN, Ahmet; ALŞAHİN, M. Emin; ÇAKIR, Kerim, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara 2019, s.622 [2] TCK m.158’e göre; “(1) Dolandırıcılık suçunun;h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden dolayı kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle… işlenmesi halinde, üç yıldan on yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.” [3] ARTUK, M. Emin; GÖKÇEN, Ahmet; ALŞAHİN, M. Emin; ÇAKIR, Kerim, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara 2019, s.628 [4] TEZCAN, Durmuş; ERDEM, M. Ruhan; ÖNOK, R. Murat, Teorik ve Pratik Ceza Özel Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2020, s.658 [5] ÖZBEK, V. Özer; DOĞAN, Koray; BACAKSIZ, Pınar; TEPE, İlker, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2020, s.712 [6] Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2018/5158 Esas, 2019/5989 Karar Sayılı, 21.05.2019 Tarihli Kararı [7] ARTUK, M. Emin; GÖKÇEN, Ahmet; ALŞAHİN, M. Emin; ÇAKIR, Kerim, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara 2019, s.631 [8] ARTUK, M. Emin; GÖKÇEN, Ahmet; ALŞAHİN, M. Emin; ÇAKIR, Kerim, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara 2019, s.634 [9] Sırf hareket suçunda, kanuni tanımda gösterilen hareketlerin yapılmasıyla suç tamamlanır. Ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmaz. [10] DÖNMEZER, Sulhi , Türk Ceza Kanunu Yorumu, 2.Cilt, s.1237 [11] ARTUK, M. Emin; GÖKÇEN, Ahmet; ALŞAHİN, M. Emin; ÇAKIR, Kerim, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara 2019, s.635 [12] SOYASLAN, Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınları, Ankara 2020, s.429 [13] SOYASLAN, Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınları, Ankara 2020, s.432 [14] ARTUK, M. Emin; GÖKÇEN, Ahmet; ALŞAHİN, M. Emin; ÇAKIR, Kerim, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara 2019, s.637 [15] Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2017/218 Esas, 2017/412 Karar Sayılı, 17.01.2017 Tarihli Kararı [16] Anayasanın 135/1. maddesinde ifade edilmiş olduğu üzere, “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir.” [17] KORKMAZ, Fulya, Dolandırıcılık Suçu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Doktora Tezi, s. 67 [18] ÖZBEK, V. Özer; DOĞAN, Koray; BACAKSIZ, Pınar; TEPE, İlker, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2020, s.721-723 [19] SÖNMEZ, Ümit, Bilişim Sistemleri Aracılığıyla Dolandırıcılık Suçu, Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Dicle Adalet Dergisi, Cilt:1, Sayı:2, 2017 [20] KORKMAZ, Fulya, Dolandırıcılık Suçunun Bilişim Sistemlerinin Araç Olarak Kullanılması Suretiyle İşlenmesi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 69 (3) 2020, s.1415-1436 [21] SÖNMEZ, Ümit, Bilişim Sistemleri Aracılığıyla Dolandırıcılık Suçu, Dicle Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Dicle Adalet Dergisi, Cilt:1, Sayı:2, 2017 [21] ARTUK, M. Emin; GÖKÇEN, Ahmet; ALŞAHİN, M. Emin; ÇAKIR, Kerim, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara 2019, s.640 [22] Yargıtay CGK, 2014/15-288 Esas, 2016/255 Karar Sayılı, 10.15.2016 Tarihli Kararı [23] KORKMAZ, Fulya, Dolandırıcılık Suçu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Ankara 2020, s.100 [24] KORKMAZ, Fulya, Dolandırıcılık Suçu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Ankara 2020, s.114 [25] ARTUK, M. Emin; GÖKÇEN, Ahmet; ALŞAHİN, M. Emin; ÇAKIR, Kerim, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara 2019, s.640 [26] ARTUK, M. Emin; GÖKÇEN, Ahmet; ALŞAHİN, M. Emin; ÇAKIR, Kerim, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara 2019, s.650 [27] ARTUK, M. Emin; GÖKÇEN, Ahmet; ALŞAHİN, M. Emin; ÇAKIR, Kerim, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara 2019, s.640 [28] Yargıtay 15. Ceza Dairesi, 2017/21773 Esas, 2017/24119 Karar Sayılı, 22.11.2017 Tarihli Kararı [29] ÜZÜLMEZ, İlhan; KOCA, Mahmut, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Ekim 2020, s.665 vd. [30] ARTUK, M. Emin; GÖKÇEN, Ahmet; ALŞAHİN, M. Emin; ÇAKIR, Kerim, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara 2019, s.650 [31] SOYASLAN, Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin Yayınları, Ankara 2020, s.436 [32] 159. Madde gerekçesi; “Kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla hileye başvurmuş olması hâlinde de dolandırıcılık suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Ancak, madde metninde, kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacı, dolandırıcılık suçunun temel şekline göre daha az cezayı gerektiren bir neden olarak kabul edilmiştir. Ayrıca, bu nedenle soruşturma ve kovuşturma yapılması mağdurun şikâyetine bağlanmıştır.” [33] KORKMAZ, Fulya, Dolandırıcılık Suçu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Ankara 2020, s.212 [34] KORKMAZ, Fulya, Dolandırıcılık Suçu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Hukuku Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Ankara 2020, s.209
Av. Asil ÖZKAN & Stj. Av. Kübra ZEREN
Comentarios